Şapkasını alıp kaçan liderlere alışmışlardı

Şapkasını alıp kaçan liderlere alışmışlardı

Başbakan, Perez’in salvolarını yemedi diye neredeyse çıldıracaklar. Kaç gündür yandık, bittik, mahvolduk lakırdılarından ortalık toz duman. Bu mevkutelere kulak veren dünyanın sonunun geldiğini sanır. Başbakan’ın onurlu duruşunu bir türlü hazmedemiyorlar.
Hâlbuki başbakan, biraz teslimiyetçi, biraz yumuşak başlı olsa, ne iyi olurdu, mutluluktan uçar, hatta lütfedip onu sevmeye bile başlayabilirlerdi.
Çünkü onlara öyle bir Başbakan lazım. Hööt deyince hötleyen, ödlek, korkak, pısırık bir başbakan. Böyle bir başbakan’ın sırtına biner, göksünde tepinip dururlardı. Artık tivist mi oynarlardı, flemenko mu, onu ancak Allah bilir…
Ama olmadı, hevesleri kursaklarında kaldı.
Tayyip kazandı, Türkiye kaybetti gibi başlıklar atıyorlar. Türkiye dedikleri kendileri. Biz kaybettik diyemedikleri için Türkiye kaybetti diyorlar.
Perez’de kendilerini görüyorlar.
Şimdiye kadar, yola getiremedikleri her siyasetçi için, her zaman bir çıkış yolumuz vardır diye düşünüyorlardı. Bağırarak, çağırarak korkutamadıklarını, şantajla, tehditle az mı hizaya getirdiler. Bunun son örneği-türünün en korkaklarından-bir emekli bürokratın bir telefonu ile yola gelip, meclisten firar eden bir siyasetçi eskisi değil miydi?
Olmadı mı, tanklar ne güne duruyordu. Bir gece yarısı şehrin göbeğinde bir iki tur, en babayiğit siyasetçileri bile yola getirmeye kâfiydi. Zaten biz bu tankları niye almıştık, böyle hayati meselelerde kullanmayacaksak, ne için kullanacaktık.
Siyasetçileri böyle, böyle şamar oğlanına çevirdiler. Haysiyetlerini, şereflerini iki paralık edip, tepe, tepe kullandılar. İşleri bitince de buruşturup bir köşeye atmakta beis görmediler.
Şimdi karşılarında dayaktan, şantajdan, tanktan, toptan korkmayan bir lider var. Üstelik ABD’nin civcivini kışkışlamış bir lider. Onun için ne yapacaklarını bilemiyor, ha bire Türkiye kaybetti diye mızmızlanıp duruyorlar.
Perez’e baktıkça kendi çaresizliklerini görüyorlar çünkü..Şayet,Başbakan, eyvallah edip Perez’in çalımlarını yutsaydı,bizimkileri de yutar diye cesaretlenecek,hadi dişlerini sayalım yarışması düzenleyeceklerdi.Şimdi kendi paçalarını nasıl kurtaracaklarının düşünüyorlar.
Ee, ne demişler, men Dakka, duka. Papazın kuşu her zaman aynı türküyü söylemiyor, bazen de böyle sus-pus oluyor işte.
Davos’tan sonra, daha hala Ergenekon, mergenekon tezgâhlarından medet umanlar varsa, aklına şaşarım. Zaman değişti, köprülerin altından çok sular geçti. Türkiye’nin artık ne şapkasını alıp kaçacak bir başbakanı, ne de Başbakanını yalnız bırakacak bir halkı var.
Bunu anlayın artık.
Anlayın ve hesabınızı ona göre yapın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi