Dünyanın sırtındaki yük, İsrail!

Dünyanın sırtındaki yük, İsrail!

Böyle dost düşman başına, diye bir söz var ya; bugünün şartlarına tam da uyuyor. Davos krizinden sonra İsrail’in yazıp, söyleyemediklerini bizim basın söylüyor. Başbakan diplomasi bilmiyormuş, kullandığı dil doğru değilmiş, ABD ile İsrail bunu bize ödetirlermiş, Kasımpaşa ağzıyla diplomasi olmazmış falan filan…
Eleştirilerin şiddetine bakan, Başbakan’ın çok ağır bir kusur işlediğini sanır. Utanmasalar bizim onurumuz, monurumuz yok, her şeyimiz menfaatlerimizdir diye bağıracaklar.
Bir de Perez’in İsrail’ine bakın.
Diplomasi adabına uymayan, İsrail’in on katı büyüklükte bir ülkenin başbakanına kendi vali’siymiş gibi davranan, baskın bir dil ve üslup kullanan, yalan yanlış beyanlarda bulunan Perez’e İsrail halkı sahip çıkmıştır.
Biz ise kendi Başbakanımızı oyundan düşürmek için elimizden geleni yapıyoruz.
Hangi ülkenin aydını başkaları adına kendi başbakanını döver?
Hangi ülkenin aydını kendi hükümetinin elini zayıflatmak için ipe sapa gelmez analizler yapar?
Üslubunun yanlışlığını, “danışmanlarım sesimi yükseltmemi istediler “diye dolaylı olarak Perez bile itiraf ederken, bizimkilerin hayır Perez’in üslubu yerindeydi demelerini nereye sığdıracağız?
Milli menfaatler söz konusu olunca ihtilafları bir taraf bırakıp yekvücut olmak gerekirken, biz ihtilafları derinleştirmeye çalışıyor, Dış politikadan, iç hesaplaşmalar için malzeme devşiriyoruz.
Halbuki başbakan insanlık için yük olmaya başlayan İsrail’e karşı hem insanlığın hem de milletin vicdanı olmuştur. Bazen kaçmaya çalıştığınız bir tarih, dudaklarınızdan dökülür. Erdoğan bir anlamda tarihin sesi olmuştur. Biz ne kadar kaçarsak kaçalım, ne kadar inkâr edersek edelim, kurduğumuz devlete hangi ismi verirsek verelim dünyanın gözünde biz Osmanlı’yız. O miras biz farkında olsak da olmasak da işte böyle bazen dile gelir. Ben eminim ki başbakan Perez’e ve modatöre tepki koyarken, içten içe ben büyük bir medeniyetin çocuğuyum, bana bu şekilde davranamazlar diye düşünmüştür. Büyük olmanın şuurunu taşımak işte böyle bir şeydir. Bu bilince malik değilseniz itilir, kakılır, futbol topu gibi oradan oraya atılırsınız. Bazen bıdığınız okşanır, bazen burnunuz kırılır. Hatta Clinton bıdığımı okşadı diye sevinçten amuda kalkarsınız.
İçeride ihtilaflar olabilir. Farklı siyasetleri temsil edebilirsiniz. Ama bu ülkedeki herkes milli meselelerde duyarlı olmak zorundadır. Siyasi çekişmeler bizi –insanlığın vicdanına –kast edenlerle aynı çizgiye getirmemelidir.
TV ekranlarını mesken tutan analizci, yorumcu taifesinin kaç tanesi başbakan’a dönük tenkitlerinden dolayı itibar kazandı. Kaç tanesi milletin takdirine mazhar oldu? Onların süslü-püslü ifadelerle diplomasi dedikleri şeye bu millet yıllardır şahsiyetsizlik diyor. Evet, şahsiyetli olmanın bir bedeli vardır, ama bu bedel, hiçbir zaman şahsiyetsiz olmaktan kadar ağır değildir.
Onun için ülkenin geleceğini düşünüyoruz diye yapılan analizlerin kime ve neye yaradığını bir defa daha düşünelim Onun bun u tercümanı olmak yerine,.Elli yılda bir defa olsun milletin tercümanı olalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi