Millî Görüş’ün üç önemli özelliği
Binaenaleyh şahsî ihtiras ve çıkarları uğruna, şu veya bu gerekçelerle ehil olmayan kişileri iş başına getirenler çok büyük vebal altındadırlar.
O halde yapılması gereken nedir? O da şudur: İnançlı, takva sahibi ve işin ehli, erbabı olan adayları oylarımızla desteklemektir.
Çünkü bugüne kadar Millî Görüş'çü belediyelerin, inançlı kadrolarıyla kendinden önceki taklitçilerden rüşvet, israf ve borç içinde teslim aldıkları belediyeleri kısa zamanda nasıl canlandırdıkları, kuvvetli kaynaklara kavuşturdukları, inanç ve azimle şehirleri baştan sona her türlü altyapı, imar, park, spor sahaları, sosyal ve kültürel tesisler, temizlik ve çevre hizmetleriyle yeniden imar ettikleri ortadadır.
Dost-düşman herkes takdir etmiştir ki: En başarılı hizmetleri Türkiye'de Millî Görüşçü belediyeler yapmaktadır.
Millî Görüş'ün üç önemli özelliği ve temel ilkesi vardır. Bu temel ilkeler Hakkı üstün tutmak, maneviyatçı olmak ve nefsi terbiye etmek.
Millî Görüş: Ne zulmeden, ne zulme boyun eğen, özgür ve hak sahibi olarak doğanların, özgür ve hak sahipleri olarak yaşadıkları, kan ve gözyaşının akmadığı barış, huzur ve refah içinde, halkın gözü önünde, halkla beraber yönetilen, şahıs ve ailelerin, zümre ve sınıfların kayrılmadığı, yalansız, dolansız, talansız, rüşvetin kökünden kazındığı, haksız vergi ve fonların olmadığı, zamsız, enflasyonsuz, faizsiz, parası sağlam, yatırım ve üretimi engellenmeyen ve pahalılaştırılmayan, işsizliği önlenmiş, çalışanları ezilmeyen, borç ve faiz batağından kurtarılmış, kendi gücüyle kalkınan, tam bağımsız, savunma sanayii modernleştirilmiş ve dışa bağımlılıktan kurtarılmış, şehirlerin ve beldelerin yerinden yönetildiği, kadına saygınlık kazandıran ve aileyi yücelten, çocukların sevgi ve kitapla büyüdüğü ve gençlerimizin geleceğe güvenle baktığı, özürlülerini, yoksullarını ve kimsesizlerini gözeten, havası, suyu, toprağı temiz, sağlık sorunu çözülmüş, konut sorunu çözülmüş, trafik sorunu çözülmüş, şehir ve belde sokakları çöplerden arındırılmış, yaşanabilir bir Türkiye'yi va'd etmektedir. Gelin buna destek olalım.
Muhterem okuyucu!
"(Kıyamet) gününde bütün insanları (dünyada iken peşlerinden gittikleri, destekledikleri) önder ve liderleriyle birlikte çağıracağız... (İsra sûresi: 71) Ayet-i kerimesini dikkatlice oku... Hem de birkaç kerre... Sonra da iyice bir düşün... Yarın ALLAH Teâlâ'nın huzuruna kimin ardında çıkmak istiyorsun? İyi bil ki, verdiğin oyla kimi desteklemiş isen onunla beraber olacaksın...
Müslüman, yönetimde mutlaka yer almalıdır. Bu hem vatandaşlık görevidir, hem de dinî bir vazifedir. Çünkü Müslüman yeryüzünde ALLAH'ın halifesidir. (Bak, Bakara sûresi: 30) Halife; vekil ve temsilci demektir. ALLAH, yeryüzünde iradesini temsil etmek üzere insanı yaratmış, orada ilahi hükümranlığı gerçekleştirme görevini de ona vermiştir.
Kendini yönetmezsen seni başkaları yönetir. Tıpkı otomobil kullanmasını bilmeyen otomobil sahiplerinin, araçlarını daima başkalarına teslim etmek zorunda kaldıkları gibi. Müslümanların siyasetten uzak kalması demek: Kısacası, ey gayr-i Müslimler! Gelin bizi idare edin, demektir. Nitekim böyle olduğu içindir ki, bugün yönetime hakim olmayan Müslümanlar, sürekli olarak yönetmesini bilen ve beceren güçlerin esiri ve mahkûmu olmaktadırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.