Siyasetin “dinî açılımları”
İsrail’in Gazze saldırısı, “Ergenekon” soruşturması, “Davos çıkışı” sonrasında siyasetin sözünün arkasında durmayıp çark etmesi, IMF ile yeni stand by anlaşmasının “ümüğümüzü sıkacak radde”ye geldiğinin bizzat Başbakan tarafından itirafıyla mahallî seçimler sonrasına ertelenmesi ve ekonomik kriz ve artan işsizlik karşısındaki kırılganlık âdeta birbirine yol vermeyen Türkiye’nin başlıca gündemleri…
Ancak seçim sath-ı mailinde daha önce CHP Genel Başkanı Baykal’ın partisine katılan başörtülülere törenle “rozet takması”yle başlayan ve en son Kocaeli Belediye Başkanı Safa Sirmen’in açacağı mahalle evleri bünyesinde isteyenlere Diyanet’in kontrolünde Kur’ân kursu verileceğini belirten projesi, siyasetin “dinî açılımları" tartışmasını tazeledi.
Gerçek şu ki siyasetin milletin taleplerini yerine getirmesi, mânevî ihtiyaçlarını da karşılayacak imkânlar temin etmesi asıl vazifeleri arasında. İnanç ve ibadet özgürlüğünün yerine getirilmesi, halkın dininin gereğini yaşamasına imkân hazırlaması, temel görevi…
Bütün bunları yaparken elbette siyasetin tabiatında olan halkın teveccühünü kazanma ve bunu oya tahvil etme hesapları olabilir; lâkin burada önemli olan bu projelerin milletin istek, inanç ve değerleriyle ne derece uyuştuğudur. “Niyet sorgulaması”, siyasette son merhaledir ve hele manevî hizmetlerde bunun peşine düşmenin bir anlamı yoktur; faydası da yoktur.
Ancak tutarlılık esastır. Politikacıların bir yandan milletin dinî taleplerini dile getirirken diğer yandan buna aykırı düşen icraatların içinde bulunmaları, insaflı bir nazarla tahlil edilip nazarlarına sunulması; siyasetin asıl işlevinin milletin maddî talepleri olduğu gibi, manevî taleplerini yerine getirmek olduğu gerçeği hiçbir zaman unutulmamalıdır…
MİLLETİN VARLIĞI VE
BÜTÜNLÜĞÜ ADINA…
Bediüzzaman’ın siyasete ve siyasetçilere inançları gereği olmazsa bile, gençliğin ve cemiyetin selâmeti, milletin manevî varlığı ve birliği adına ve hesabına dine ve din eğitimine değer verilmesi konusundaki tavsiyesi, bu konuda açık bir örnektir.
Türk milletinin dünyanın her tarafında Müslüman olduğunu ve milliyetinin İslâmiyetle imtizaç etiğini, ondan ayırmanın mümkün olmadığını, ayırmasıyla mahvolacağını nazara veren Bediüzzaman’ın, siyasetçilerin kendileri inanmazsa dahi, ülkenin geleceği, sosyal hayatın hayatı, anarşi, kargaşa ve terörden kurtulmanın çaresi olarak dine ve manevî esaslara önem verilmesi tavsiyesinin, bütün siyasî partiler ve devlet yöneticileri için geçerli olduğu yakın tarihin yüzlerce olayıyla ortada.
Büyük Millet Meclisi’nde Doğu’da Müslüman milletler ortasında din ve fen ilimlerinin beraber okutulacağı üniversite teklifine, “dinde çok lâkayd ve Garblılaşmak ve an’anattan (gelenekten) tecerrüd etmek (ayrılmak) taraftarı bulunan bir kısım mebuslar”ın itirazı üzerine verdiği cevap, hâlâ dinden tecrit politikalarının peşinde koşanlara büyük bir derstir.
Bunun içindir ki dün “Batılılaşma” gerekçesiyle dinden uzak duran ve müsbet ilimlerin yanında dinî ve mânevî ilimlerin verilmesi gerekli görmeyip “Biz şimdi ulûm-u an’âne ve ve ulûm-u dîniyeden ziyâde, Garblılaşmaya ve medeniyete muhtacız” itirazlarına izâhı, bugünün siyaseti için de geçerli.
Aslında Bediüzzaman’ın, “Bağdat Paktı”yla daha sonra İran’ın da katıldığı Türkiye’nin Irak ve Pakistan’la işbirliği anlaşmasını, “İnşaallâh dörtyüz milyon (şimdi iki milyara yakın) İslâmın sulh-u umûmiyesine (genel barışına) ve selâmet-i âmmenin (dünya huzur ve barışının) teminine katî bir mukaddeme (başlangıç) olarak ruhumda hissettim” diye tebrik ettiği, “Reis-i Cumhura ve Başvekile” başlıklı mektubu, altmış yıl önce bu tartışmayı temelinde neticeye bağlar.
“MİLLET VE VATANIN
SELÂMETİ İÇİN…”
Bediüzzaman’ın, “Siz, farz-ı muhâl olarak hiçbir cihette ihtiyaç olmazsa da” kaydıyla milletvekillerini dinin vatan ve milletin huzur, asayişi ve bekası ve “bütün bütün bir tehlike-i azim (büyük) bir tehlike” olan “ırkçılık” zihniyetine karşı “böyle kıymettar bir üniversitenin ehemmiyetini beyânı”, için lüzumu üzerindeki tesbitleri, dinde çok lâkayd ve Garplılaşmak ve an’anattan (manevî kültür ve geleneklerden) tecerrüd etmek (sıyrılmak ve kopmak) taraftarı bulunan bir kısım mebusları dahi” ikna eder. “Şark Üniversitesi”ne bütçeden tahsisat verilmesi yönünde kabullerini sağlar.
Zira Bediüzzaman’ın beyânıyla, “ekser enbiyânın (peygamberlerin) Asya’da, Şark’ta zuhuru (çıkması) ve ekser hükemânın ve feylesofların Garbda (Batı’da) gelmelerinin delâletiyle Asya’yı hakîki terakkî ettirecek, (maddî ve mânevî kalkındıracak) fen ve felsefenin tesiratından ziyâde, hiss-i dinî olduğu halde, bu fıtrî kanunu nazara almayarak ‘Garblılaşmak (Batılılaşmak)’ nâmıyla an’ane-i İslâmiyeyi (İslâmî esas ve kültürü) bıraksanız ve lâdînî (din dışı sistemi) bir esas yapsanız dahi, millet ve vatan selâmeti için dine, İslâmiyetin hakikatlerine, katiyen taraftar olmak size lâzım ve elzemdir” dersine ihtiyaç var.” (Emirdağ Lâhikası, 437-439)
Demokrat Parti’nin milletle bütünleşmesi, maddî ve mânevî kalkınma hamlesindeki başarısının sırrı budur. Ülkede her türlü etnik tefrika ve ırkçılığı ortadan kaldıracak, İslâm kardeşliği etrafında milletin birlik ve bütünlüğünü sağlayacak Bediüzzaman’ın bu haklı ikazına ciddiyetle kulak asmasındandır.
Menderes’in, Konya Nutkunda “Müslüman Türk milletinin evvela kendine ve gelecek nesillere dînini telkin etmesinin, onun esâsını ve kaidelerini öğretmesinin ebediyyen Müslüman kalmasının münâkaşa götürmez bir şartı olduğu” ifâdesinin anlamı da budur. “Mekteplerde din dersi olmayınca evlâdına kendi dînini telkin etmek ve öğretmek isteyen vatandaşlar bu imkânlardan mahrum edilmiş olurlar. Müslüman çocuğu dînini öğrenmek gibi pek tabiî bir haktan mahrum edilmemek icap eder. Bu itîbarla mekteplerimize din dersleri koymak yerinde bir tedbir olacaktır” diyerek inanç ve vicdan hürriyeti ve din eğitimi ve öğretimi hakkı çerçevesindeki bu görüşleri, millete hizmet yolundaki siyasetin şâhâne bir misalidir. (a.g.e., 419)
Keza Demokrat Parti Maarif Vekili merhum Tevfik İleri’nin, “Bizim için yol, köprü, baraj yapmak ne ise imam hatip okulu açmak da odur” açılımı, bunun gerçeğin bir başka tezâhüdürür.
Siyaset ve devlet bu gerçeğin gereğini yerine getirmesi oranında başarılı olmuştur…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.