Ceviz Kabuğu’ndan Davos havalarına bakış
Avrasya televizyonunun Cuma akşamları sunduğu program.
Ceviz Kabuğu...
Patenti Sayın Hulki Cevizoğlu’na ait...
Uzun nefesli. 5.5 saatçik!
Bir süre sonra kendinizi saunada hissediyorsunuz...
Tavsiye ederim, soğuk algınlığına çok iyi gelir...
Geçen Cuma akşamı saat 22.00’de Cevizoğlu’na bu programda misafir olduk.
Cevizoğlu, işini yi bilen usta bir programcı. Havası, tereyağından kıl çeker gibi...
Serde Ulusalcılık da var...
Bu akım, son günlerin adeta modasında.
Bin yıllık tarihimizin 3 kıtaya yaydığı kültür zenginliğini bir kenara bırakarak, misaki milli sınırları içerisinde ufkumuzu sadece Anadolu’da bir metrekarelik coğrafyaya hapsetmek gibi bir anlayış... Bir başka anlamı “Yurtta sulh, cihanda sulh.”
Savaşın sonrasına ait devlet politikası.
Ama bugün ABD, Irak’ı katil silahlarla işgal ederek güneyimize kadar, İsrail de Filistin topraklarının % 70’ini işgal ederek Dicle ve Fırat’a kadar dayanınca yine de mi yurtta sulh?
Yine de mi tepkisizlik?
“Osmanlı” deyince, aman ha... Bir o, bir de “halifelik” korkulu kelimeler...
Mayın gibi, bastınız mi patlaması bir tarafa, bir de karşınıza Atatürk düşmanlığı dikilir.
Bana hep sordular.
“Erdoğan’ın halife olmasını ister misin?”
Hangi çağda, hangi zamanda, hangi yüzle?
Halife deyince, sadece siyasi temsil yeteneğini değil, milli gururumuzu da bir gece çoluk çocuk dışarı döktüğümüzde başta İngiliz olmak üzere diğer tüm Siyonist ülkeler rahat bir nefes aldılar... Çünkü tarihi Haçlı seferlerinin zaferiydi bu, senin değil...
Sonunda hem o yıkıldı, hem de Osmanlı’nın nizami alem üzerindeki buyruğu, bayrağı, otoritesi, itibari... Ama Vatikan otoritesi dimdik ayakta...
Kuşa çevirdiler ortağımızı, evimizi, barkımızı...
Eee şimdi bu harabeyi alır mısınız diye soruyorlar.
Sizin olsun...
Maksat iş olsundan ziyade Davos’ta madem Türkiye’nin Başbakanı İsrail gibi terörist bir devletin başkanına diklendi, o halde “Yahudi düşmanlığı” geliyor gündeme...
Öyle söylüyordu Musevi cemaati lideri...
“Okulda Filistin halkı için saygı duruşu yapılınca, benim çocuğum psikoloji baskı altında kalıyor, milli eğitimin bunu yapmaya hakkı var mı?”
Yok tabiî...
Ama, o Gazze’de boyunları kopan, kafaları paramparça olan, evleri barkları yerle bir edilen masum çocukların gururu, çocukluğu yok muydu? Yoksa onlar insan değil miydi?
Cemaat lideri bu soruya tam cephesinden değil de, kendi zaviyesinden cevap verirken Gazze olayını din savaşına dönüştürmekten yakınıyordu...
Kim yapıyordu bu işi?
Tabi ki dünyada hiçbir kural tanımayan İsrail...
Cemaat liderine sordum.
“Gazze halkı Yahudi olsaydı, İsrail Gazze’yi yakıp yıkar mıydı?”
“Bebek katili” olur muydu?..
Ve dedim ki: “Gazze’de Filistin çocukları değil de, Yahudi çocukları olsaydı, Osmanlı’nın torunları olarak ayağa kalkardık...
Sokakları mahşer alanına çevirirdik. Yahudi çocuklarının ağlamasına bizler de ağlardık...”
Ey Yahudiler, siz çeyreğini yaptınız mı? Aksine, Müslüman kanı akarken mutluluklarından kafa çekip dans edenleri ekranlarda seyrettik.
Bu asıl millet, her zaman mazlumun yanında olmuştur, özellikle Yahudileri zulümden, soykırımından hep korumuştur...
İşte fark burada...
Ceviz Kabuğu’nda gördüm ki; Davos tarihi bir anlamdan ziyade, siyasi bir kapışmaya dönüştürüldü. Oy hesabına... Katile soru sormak yerine, katile yuh çekenler masaya yatırıldı...
Ve yeni bir anlayış çıktı karşımıza...
“Yeniden Osmanlı” yerine, “Ulusalcılık”
Hangisi mi?
Yoksa Haçlı kökenli Avrupa Birliği mi?...
Aslında ulusalcılar da Lozan onaylı aynı birlik içerisindeler ama şu anda iktidar değiller...
Çünkü, sol iktidarda olduğunda hem Amerikancı, hem de AB taraftarı; muhalefette iken tersidir... Sorun bakalım, Batı ile olan tüm anlaşmaların altında kimlerin imzası var?
Sözde yeniden Osmanlı projesi Emperyalizme ait bir oyunmuş...
Biz toparlanma diyeceğiz, onlar da böleceklermiş!
Bölünecek geriye ne kalmışsa?
Yine de asrımızın “çetin ceviz” bir tartışmasıdır bu.
Yeniden Osmanlı mı, yoksa ulusalcılık mı?..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.