Güvenli liman
Uluslararası Yatırımcılar Derneği YASED‘in düzenlediği uluslararası konferansın başlığı, dünya krizinin anahtar kelimesini vurguluyor: Yatırımlar için güvenli liman:Türkiye... Bu krize çok isim takıldı: Kredi krizi, likidite krizi... Ülkeler trilyonlarca doları piyasalara döktüler, dökmeye devam ediyorlar; bankalara yüz milyarlarca dolar sermaye kondu. Lakin ne likidite problemi aşılabildi, ne de bankalar kredi vermeye başladılar. Devletler kamu harcamalarını artırarak tüketimi canlandırmaya çalışıyorlar ama nafile... Gelişmiş ülkelerde hava -iyileşmek şöyle dursun- daha da kötüleşiyor. Tamam, finansal mühendislik cambazlıklarının çökmesiyle büyük paralar kaybeden yatırımcılar oldu ama kaybedilen paradan daha fazlasını devletler piyasaya likidite olarak verdiler. Yine de “donmuş” piyasalar bir türlü canlanamadı. Küresel ekonomideki tüm para buhar mı oldu? Avicenna Capital yöneticisi Hüseyin Gün “para yok olmadı ama güven yok oldu” diye cevap veriyor bu soruya... Konferansın sabah oturumunda konuşan Gün ve diğer konuşmacılar, yatırım ve tüketim ortamının tekrar canlanmasının mümkün olduğunu ama belirsizlik ve derin güvensizlik devam ettikçe paraya ulaşmanın zor olacağı fikrinde birleştiler.
***
Krizin fırsata çevrilmesi... Son aylarda çok duyduğumuz, çok tartışılan cümle... Her ne kadar bir kavramın sık ve yersiz kullanılması onun içini biraz boşaltıyor ve algıyı köreltiyorsa da, “kriz-fırsat paradigmasının” tartışılmasında fayda görüyorum. APCO’dan Brad Staples‘ın da söylediği gibi Türkiye bir fırsat hikâyesi olarak önümüzde duruyor. G-20 ülkeleri arasında, bankacılık ve kamu sektörü sağlam, bireysel kredi stoku az, dolayısıyla krizin yıkıcı etkilerine karşı nispeten bağışık bir ülkeyiz. Azalan ihracata, zorlaşan dış finansmana ve daralan tüketime rağmen bu krizden zorlanarak ama yıkılmadan çıkabilecek durumdayız. Lakin, bazı iş örgütleri ile bazı gazete ve TV’lerin “ısrarla ve inatla” felaket ve yıkım tabloları çizmeye devam etmeleri, “bize en çok lazım olan” güven duygusunu yok ediyor.
***
Türkiye güvenli liman... Doğru ama, biz önce kendimiz inanmalıyız ki, yabancı yatırımcıyı inandıralım. P&G Türkiye’den Saffet Karpat “sadece yeni yatırımcıya odaklanmayalım; Türkiye’de zaten yatırımı olan dev şirketleri, yatırımlarını artırmaları için cesaretlendirelim” diyor. Yabancı yatırımcının elindeki para azaldı ve o paraya tüm gelişmekte olan ülkeler göz dikmiş durumda... Yani rekabet sert... Öne geçebilmenin öncelikli şartı bu ülkenin güvenli ve cazip olduğuna dair kuvvetli sinyaller vermek... Sadece “güvenliyiz, korkmayın” diyerek, “bankalarımız ve kamu maliyemiz sağlam” diyerek rekabet edemeyiz. Hükümetin, hem reformlarla, hem de canlandırıcı tedbirlerle bu “kuvvetli sinyalleri” vermesi gerekiyor. Enseyi karartmadan, bu ülkeye güvenerek ama güvenin de gereğini yaparak bu meşakkatli dönemi atlatacağız. Başka yolu yok... YASED konferansının ilk günü bu gerçeği teyit etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.