“Sevgililer Günü” hutbesi
Küreselleşmenin bir yüzü pozitif ise, diğer yüzü de negatiftir. Kitlelerin kahir ekseriyeti de maalesef bu sürecin sadece iyi yönlerini görür ve ona medhiyeler dizer. Hâlbuki, objektif bir okuma, lehte ve aleyhte hususları bir bütün olarak görmeyi elzem kılmaktadır.
Dinî, tarihî ve toplumsal değerlerini önemseyenlerin, değerler anlamında küreselleşenin modern Batı kültürü olduğunu ve hayatın her katmanına rengini vurduğu gerçeğini ıskalamaması gerekir.
Modern süreci inceleyenler gâyet iyi bilirler ki; Batı, bir taraftan dinî kutsalları hayat dışı bırakırken, diğer taraftan da din dışı kutsallar üretti ve hayat dışı bırakamadığı dinî değerleri de profanlaştırarak yaşamasına müsade etti. “Sevgililer Günü”, “Dünya Kadınlar Günü” ve “Anneler Günü” gibi ihdas edilen “özel günler” bu sürecin ürünüdür hep.
İhdas edilen özel günler üzerinden de, kapitalist felsefenin her şeyi maddi kazanca dönüştürme anlayışının bir uzantısı olarak, kâr, kapitalist dünyanın mâbedleri hükmündeki ticârî şirketlerin hedefi oldu. Sözü fazla yormadan söyleyelim; “Sevgililer Günü” olgusu tam da bunu anlatan o özel günlerden birisidir işte.
Dünyanın her tarafında 14 Şubat “Sevgililer Günü” olarak kutlanıyor. Sevginin metalaştığı ve aşkların tüketim çılgınlığına ve hedonik pratiklere evrildiği bir vasattan bahsediyoruz.
Bu özel gün (!) atmosferine girdiğimizden beri elektronik posta kutuma iletiler yağıyor. Her şeyi bir kazanç kapısına çeviren metaryalist algının ürettiği reklamların tacizine maruz kaldım resmen... Meselâ bir iletide şöyle diyor: “Sevgililer Günü’nde değerli siparişlerinizi bekler, sevdiklerinizle mutlu ve güzel günler dileriz!...”
Kimi iletilerde de Sevgililer Günü’nün tarihî anlamı ve sevgiyi metalaştıran yönüne dair uyarı içerikli paylaşımlar var.
Türkiye’ye göre dünyanın öteki ucu sayılan bir coğrafyada, Sevgililer Günü arifesinde, Cuma namazındayım.
İmam, hutbe dualarını tamamladıktan sonra, “Valentine’s Day” (Sevgililer Günü) konusuna girdi, önemli uyarılarda bulundu.
Konusuna iyi hazırlanmıştı doğrusu.
Söylediği sözler bana ulaşan uyarı mailleriyle ve benim yazıya girişte değindiğim noktalarla örtüşüyordu. Özetle şunları söyledi imam.
Sevgiler Günü’nün başlangıç tarihi eski Roma zamanına uzanıyor. O zamanın İmparatoru 2. Claudius, Roma’yı kendi katı kuralları ile zalimce yöneten bir hükümdardı.
Onun için en büyük problem, ordusunda savaşacak asker bulamamaktı. Ona göre bu durumun tek sebebi, Romalı erkeklerin aşklarını ve ailelerini bırakmak istememeleriydi. İşte bu yüzden Roma’daki tüm nişan ve evlilikleri kaldırdı.
Aziz Valentine, Claudius’un hükümdarlığı zamanında Roma’da yaşayan bir papazdı. Kendisi gibi papaz olan Aziz Marius ile birlikte Claudius’un yasağına rağmen gizlice çiftleri evlendirmeye devam etti. Ancak imparator bu durumu bir süre sonra öğrendi.
Aziz Valentine insanları evlendirmeye devam ettiği için tutuklandı ve yaptıklarının cezası olarak sopa ile dövülerek öldürüldü. Milattan sonra 270 yılının 14 Şubat’ı Hıristiyan şehitliğine gömüldü.
14 Şubat 270 yılında ölen Valentine’nin ölüm günü o günden sonra Sevgililer Günü olarak kutlanmaya başlanmıştır. Bu olaydan 226 yıl sonra 496’da, Papa Gelasius, Aziz Valentine’i onurlandırmak için Şubat 14’ü belirlemiştir. Yıllar, 14 Şubat aşıkların birbirlerine aşk mesajları yolladığı, şiirler okuduğu, beraber vakit geçirdiği bir gün olarak günümüze kadar geldi. Bununla paralel olarak Aziz Valentine de bütün sevenlerin koruyucu azizi haline gelip böyle anılmaya başlandı. Sevgililer Günü, 1800 yıllardan sonra Amerika’da Esther Howland’ın ilk Sevgililer Günü kartını yollamasından bu yana daha çok sayıda insanın kutladığı toplumsal bir olay haline geldi.
Bunun doğal sonucu olarak olayın ticarî yönü çok gelişti. Nice insan her yıl 14 Şubat’ta sevgililerine veya eşlerine sevgilerini anlatan hediyeler vererek bu günü kutlamaktadırlar.
İmam, hikayenin farklı versiyonlarına da özetle değindi ve Müslümanları bugünü kutlamamaları, sevgiyi bu perspektiften metalaştırmamaları uyarısında bulunarak hutbeyi bitirdi.
Bana gelen bir mailde de güne dair şu dua vardı: “Cenab-ı Hak, cümle sevgilileri şu sahte piyasa tanrısının metalaşmış aşklarından korusun!”
Şuur dünyalarını aynı hakikat zemininde inşa etmiş insanların mekân farklılığına rağmen Batı’nın popülerleşen kültürüne karşı aynı refleksi gösterdiğini görüyoruz. Bu duyarlılığın da küreselleşmesi önemli tabiî. Hedonizmin sevgi adını aldığı, aşkın metalaştığı ve ibahiyeci anlayışın kutsandığı bir atmosferde bu uyarılara hepimizin ihtiyacı var.
Çünkü, metafizik boyutu olmayan sevgilerin gelip hazcı bir arayışa saplanacağı âşikârdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.