Mesele Osmanlıca değilmiş, onu anladık
Okullarda Osmanlıca öğretilsin mi, öğretilmesin mi? Daha doğru bir ifadeyle okullarda modernleşme mâceramıza kurban verilmiş 80 yıl önceki Türkçemiz öğretilsin mi, öğretilmesin mi? Dünyanın hiçbir yerinde böyle absürt bir soru sorulmaz ve bir tartışma konusu da yapılmaz.
Bütün halkın gözleri önünde gazeteler, televizyonlar meseleyle ilgili haberler yaptılar; köşe yazarları, tv tartışmacıları, siyasiler hep dayandıkları dünya görüşüne göre tavırlar sergilediler.
Konu hakkında fikir beyan edenlerin çok azı meselenin teknik boyutlarıyla alakalı konuştu denebilir. Bunların bile önemli bölümü fikir beyan ederken ideolojik önyargılarından kurtulamadıklarını gösterdiler.
Oysa bu mesele yeni yetişen nesillerin kültür birikiminin, maziyle ilişkisinin, dün bugün ve gelecek arasında yapacağı sentezin kalitesiyle ilintili önemli bir meseledir. Ve de gelecekte Türkiye’yi nerede görmek istediğimizle direkt alakalı stratejik bir hamledir.
CHP sözcüleri hükümeti Arapça harfleri geri getirmeyi planlamakla suçladı. Bunun laikliği hedef aldığını, din devleti kurmanın alt yapılarını oluşturduğunu falan söylediler. Anlaşılan CHP, halkın kendisini iktidara taşımayarak verdiği mesajı hâlâ anlamamış.. Batı cephesinde birşeyler değişmemiş, Bekaroğlu aşısı tutmamış. CHP toplumun hep gerisinde kalmaya ahdetmiş gibi.
Osmanlıca’dan Sanskritçe’den bahsediyor gibi bahsettiler. Dedelerinin konuştuğu dile, medeniyet birikimimizi taşıyan Türkçe’ye lanetli muamelesi yaptılar. Siz kendi dilinize saygı duymuyor, onun öğretilmesini ve yaygınlaştırılmasını istemiyorsanız başkaları size niye saygı duysun ki?
Bize 80 yıl önceki Türkçe’ye dönüşümüzün imkânsız olduğunu söylemeye çalışıyorlar. Oysa Yahudiler ölü bir dil olan 2 bin yıllık İbranice’yi İsrail’de diriltip tekrardan konuşma ve yazı dili yapmayı başardılar. CHP de dahil bütün dünya da bunu takdir etti. 2 bin yıllık ölü bir dili ihya etmek mümkünse neden dedelerimizin konuştuğu dilimizi biz de bugün çok az bir gayretle ihya etmeyelim?
Dil meselesi öze ait bir meseledir. Çünkü bir kişinin veya bir toplumun düşünce derinliği dil derinliğine eşdeğerdir. Dil ve tasavvur birbirini besler, biri derinleştikçe diğeri derinleşir, biri sığlaştıkça diğeri de sığlaşır. Diliniz aslında sizsiniz. Dili derinleştirmek özünüzü derinleştirmektir.
Yeni nesil dijital çağ nesli olup internet ve telefon üzerinden kuş diliyle konuşan, 140 kelimeyle meram anlatan ve vaktinin önemli bölümünü internette geçiren dil sorunlu bir nesildir. Bu tehdit karşısında yeni nesile Osmanlıca’yı yani medeniyet dilimizi öğretmek, onlara daha faydalı bir meziyet kazandırmak hafife alınabilir mi?
Bu tartışma bile olağanüstü şartlarda toplumu metazori yöntemlerle Batılılaştırmak isteyenlerin ne kadar başarılı olduklarını gösteriyor. Onlar dili yasaklayıp yerine uydurma bir dil ikame ederek geleceğimizi geçmişimizden kesmek istemişlerdi…
Dünden; yani dinden, gelenekten, kültürden, edebiyattan ve ilmî mirastan radikal kopuşun adıydı dil devrimi. Osmanlı’nın külleri üzerinde maziyle ilişiği kesilmiş, Batılılaştırılmış kendine yabancı yeni bir toplum inşa etmenin en kestirme yoluydu da. Galip devletlerin savaş meydanlarında başaramadıklarını farklı yöntemlerle başarma girişimiydi.
Artık 21. yüzyılı idrak ediyoruz. Yeni bir dünya düzeni kuruluyor. Bu dünyada biz de “biz” olarak varolacaksak artık 20. yüzyılın tabularından kurtulmamız gerekiyor..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.