Adâlet devletin esasıdır
“Adâlet mülkün (devletin) esasıdır” sözü Hz. Ömer’e (r.a) aittir. Bu söz, söz olmadan önce onun ameli olmuş, devlet yönetiminde tecelli etmiştir. Söz gücünü Hz. Ömer’in vakasından alır. Öyle olmasaydı süslü bir cümleden öteye geçemezdi zaten.
Onun hayatını, mücadelesini ve özellikle de devlet yönetimini, yönetimdeki içtihat ve icraatlarını bilmek âdil olma iddiasında bulunan ve Allah’ın (c.c) rızasını uman bütün devlet ricali için bulunmaz bir kaynaktır.
Cennet’e yakınlaşmak Cehennem azabından da uzaklaşmak isteyen yöneticiler onun Müslüman devlet adamlarına yol haritası niteliğindeki uygulamalarını mutlaka incelemelidir. Soyut öğretilerden ziyade somut rol model arayanlar için onun bir tasarrufunu paylaşmak istiyorum.
Hz. Ömer (r.a) devrinde yeni fetihlerle İslâm devletinin sınırları genişlemiş, devlet zenginleşmiş ve beytülmal hiç olmadığı kadar bollaşmıştı. Mü’minlerin Emiri bu durum karşısında sahabelere İslâm’a olan hizmetlerini esas alarak yıllık tahsisat bağlamaya karar vermişti.
Efendimiz (sas) döneminde hicret etmek, İslâm’a hizmetin en önemli ölçülerinden biri kabul edilirdi. Çünkü Medine’de filizlenen İslâm toplumunu destekleyecek kadrolara büyük ihtiyaç vardı.
Bir manada hicret edenler Hz. Peygamber’in (sas) inşa etmekte olduğu İslâm devletinin memurunu, askerini ve ordusunu meydana getireceklerdi. Ayrıca bunlar hicret ederek hem hayatlarını hem de maddi birikimlerini büyük risk altına atmışlardı.
Hz. Ömer (r.a) de her şeyi geride bırakıp hicret eden sahabelere özel muamele yaparak herbirine dörder bin dirhem tahsis etmişti.
Tirmizi’nin rivâyetine göre bir defasında Hz. Ömer (r.a), Peygamber Efendimiz’in (sas) âzatlısı Zeyd b. Hârise’nin oğlu Üsâme’ye (r.a) üç bin beş yüz dirhem tahsis etmiş, oğlu Abdullah’a ondan beş yüz dirhem daha az vermişti.
İbni Ömer babasına bunun sebebini sorarak:
Üsâme’yi niçin benden üstün tutuyorsun? O benden daha çok savaşa katılmadı ki! demişti.
Hz. Ömer, şu cevabı vermişti:
Oğlum! Rasûlullah (sas) onun babasını senin babandan daha çok severdi. Üsâme’ye de senden daha çok muhabbeti vardı. İşte bu sebeple, Rasûlullah’ın sevdiğini kendi sevdiğime tercih ettim. (Tirmizî: 5/675, hn. 3813).
Bu örneklik bile devlet yöneticilerine önemli mesajlar içermektedir. Yöneticilerin, dava ehlini, gecesini gündüzüne katarak çalışan fedakâr mü’minleri diğerleriyle bir tutmaması gerektiğini, imkânların ve görevlerin emanet olarak işin ehline verilmesini anlatır. Davayı sırtlayan ve gâyesi Allah rızası olan kadrolarla yiyicileri, her devrin adamlarını eş tutmamak ilkesi, toplumu ve devleti yaşatan ahlâk ilkelerinin önde gelenlerindendir..
Dinimizde nepotizm (akraba kayırma) yasaktır. Akraba dahi olsa hizmet esastır. Sadâkat da önemlidir ama liyakat önce gelir. Zira davaya hizmet yolunda bir çivi dahi çakmamış güzel giyimli, ağzı bol laf yapan içi boş kütüklerin öne geçirilmesi toplumu çürütür.
Bu meyanda Hz. Ömer’in (r.a) uygulamaları âdil yönetimde darbı mesel olmuş ve tarih boyunca Müslümanların yolunu aydınlatmıştır. Bugün de onun adâlete bağlılığındaki eşsiz örnekliği ne yapmamız gerektiği hususunda bize çok şey anlatmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.