Görüşlerin farklı oluşu zıtlaşmayı gerektirir mi?
Mesele sanırım birörnek (üniter) olma hevesinden kaynaklanıyor. Elbise gibi piyasa da birörnek olmalı, vatan sathı da birörnek olursa iyidir... Öyle mi? Tek ırk, tek vatan.. bölünmez bütünlük... Rekabetin olmadığı, bir komutla fiyatların aynı hizaya girdiği bir düzence... 20.yy. sağ faşizm veya sol faşizm (sosyalizm) sıkıdüzeninin öngördüğü kafa yapısı... Bu kafa yapısı asker mantığına uygun düşebilir, fakat sivil mantığa değil... Nitekim kökende sivillikten gelmekle birlikte iktidar koltuğuna oturduklarında kendilerine asker üniformasına benzeyen elbiseler yakıştıran gülünç kafaların izlediği düzencenin ironisi tam da bu noktada kendini gösteriyor. Stalin, Hitler, Castro, Kaddafi, Saddam Hüseyin.. Charlie Chaplin'nin gülünç tiplemelerine uygun kurşun asker figürleri...
Tasvir edilen sıkıdüzen uygulamasından farklı olarak İslam tarihinde çeşitli fikirlerin bir arada yürümesine riayet edilmiştir. Asr-ı Saadet dönemi de dâhil olmak üzere, insanlar kişisel fikirlerine daima sahip çıkmak istemişlerdir.
Günümüzdeki farklı mezhep telakkileri insanların tek bir fikir etrafında birleşmesinin gerekmediğini, bilakis insanların farklı görüşlere sahip olabileceklerini, insan gerçeğinin bu yönde şekillendiğini gösterir.
Bütün bunlardan daha önemlisi şudur: son birkaç asır boyunca neredeyse suskun, içine kapanık, buna rağmen dış müdahalelere ve tasallutlara maruz bir hayat yaşamış olan Müslümanların, şimdi çok sesli, çok görüşlü, farklı kanaatler çevresinde bir araya gelmiş olması (ki bazılarına göre bu nokta onların ayrılmışlığının ifadesi oluyor), aslında bir canlılık, bir yeniden hayat bulma belirtisi olarak telakki edilmelidir.
Öte yandan, Müslümanların birleşmiş veya ayrılmış diye görüntülenmesi, bu tür yorum sahiplerinin haletiruhiyesi ile ilgilidir ve gerçeği yansıtmaktan çok o yorum sahibinin iyimserliğini veya kötümserliğini yansıtmaya yaramaktadır. Bu tür yorumlar iki ucu keskin kılıç gibidir: iyimser yanıyla da, kötümser yanıyla da kullanılabilir.
Dostoyevski'nin Karamazof Kardeşler adlı romanında, babasını katletmekle itham edilen Dimitri, babasının öldürülmesinden sonra bahçe duvarından atlayıp kaçacağı sırada kendisine engel olmak isteyen uşağı iter, sonra da onun ölüp ölmediğini yoklamak için dönüp uşağı yoklar. Bu olayı savcı, Dimitri'nin arkasında tanık bırakmamak için yaptığı biçiminde yorumlar; avukatsa Dimitri'nin uşağı sevdiği için, dolayısıyla ona bir zarar gelip gelmediğini anlamak için yaptığını ileri sürer. Burada, avukatın görüşü ilgi çekicidir. Savcının bu olayı psikolojik faktörle yorumladığını, psikolojik yorumunsa daima iki ucu keskin kılıç olarak kullanılabileceğini, neticede savcının ileri sürdüğü argümanın bizzat kendi görüşünü cerh edebileceğini söyler.
Sözünü ettiğimiz durum için de aynı görüş geçerlidir. Müslümanların görüş birliği içinde olması gereken ilkeler ortadadır. Bunun dışında kişilerin kendi tercihlerine göre ulaşabilecekleri görüşlerin sınırı yoktur. Aslında İslâm'ın hayatiyeti, onun her zaman ve her şartta yaşanılabilir oluşu bu özelliğinden, onun katılaşmaya mani fakat farklı görüşlere açık olan bu özelliğinden kaynaklanmaktadır.
Kurşun askerlerin sahte birörnekliği toplum yapısının kireçlenmesiyle kalmıyor, çürümenin ve kokuşmanın kökenini de oluşturuyor. Kişileri, kıpırdayan mumyalar haline getirerek...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.