Mahallenin feneri söndü..
Benim babam!..
1925 İstanbul-Fatih doğumlu..
Rumeli muhacirlerinden Gostivar’lı Yaşar Bey’in ve Huriye Hanım’ın 5 çocuğundan biri..
Güzel Fatih’imizin her karesinde ayak izi olan bir İstanbul aşığı.. İstanbul Meyve ve Sebze Hal’inde tüccar olarak yaklaşık 50 yıl geçirmiş!.. Politikaya da mesai harcamış.. MNP ve MSP dönemlerinde Eminönü İlçe Başkanlığı yapmış.. Hayr hasenadla uğraşmış, hiçbir zaman makamlarla mevkilerle işi olmamış, garibi gurebayı dost edinmiş, kısacası; “sev yaradılanı Yaradan’dan ötürü” felsefesini tüm hayatı müddetince düstur edinmiş..
Evet, böyle bir insandı babam!..
Ancak her fani gibi o da ölüm şerbetini içti..
Bu dünyadaki misafirliği 18 Şubat 2009 Çarşamba akşamı 18.30 sularında sona erdi..
Abdülhalik Selman Hocaefendi ve Timur Takaoğlu Hocaefendi gibi ehl-i Kur’an, kişilerin başucunda okuduğu Yasin’i Şerif’lerle ve de efradı ailesinin duaları arasında ruhunu teslim etti..
Aziz naaşı doğup büyüdüğü Fatih’in ulu mabedi olan ve kendisinin de uzun yıllar cemaati olduğu Fatih Camii Şerifi’nden kaldırıldı.. Cenaze namazını “Cübbeli Ahmed Hoca” namıyla maruf Ahmed Mahmud Ünlü Hocaefendi kıldırdı ve Eyüp Sultan’daki ebedi istirahatgahına, annesinin, babasının ve de 17 ay önce Hakk’ın rahmetine kavuşmuş olan hanımının (annemizin) yanına defnedildi..
Uzaktan yakından gelen eş, dost ve akrabalar.. Hocaefendiler.. Fatih’imizin güzide insanları.. Halihazırda ikamet ettiği İhlas Sitesi’nin değerli sakinleri.. Yenibosna’daki, Bahçelievler’deki kıymetli dostlarımız..
Vakit gazetemizin vefat haber ve ilanlarından, Türkiye gazetesinin vefat haberlerinden, Yeni Şafak gazetesinin başsağlığı duyurusundan, babamın ahirete intikalini öğrenen, aziz okuyucular..
Siyaset dünyasının önemli isimleri.. Akademisyen dostlarımız.. Gazeteci-yazar abilerimiz ve kardeşlerimiz.. İşadamları.. Valiler, Kaymakamlar, Belediye Başkanları.. Sivil toplum teşkilatı yöneticileri.. Finans Kurumları yöneticileri.. Makedonya’nın kıymetli Devlet Bakanı..
Bu dostlarımızın önemli bir kısmı rahmetlinin cenaze namazında hazır bulundular, bir kısmı ise telefonla taziyelerini bildirdiler..
Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum..
Değerli okuyucularım, rahmetli babacığım işadamlığı ve sosyal insan kimliğinin yanı sıra şiirle de haşır neşir bir kişiydi.. En güzel şiirlerini gençlik yıllarında yazmış ve o şiirleri 3-4 hatıra defterinde toplamıştı.. İnşallah onları önümüzdeki zaman zarfında kitap haline getireceğim..
Yalnız bir şiiri var ki benim için çok özel ve fevkalade duygu dolu.. Ve de yazıldığı tarih itibariyle öyle bir anlam ihtiva ediyor ki inanın ben de şaşırdım..
Babam şiirinde bir sokak feneriyle sohbet ediyor!.. Ve bu sokak feneri Fatih’deki Darüşşafaka Caddesinden 0tlukçu yokuşuna inildiğinde, Fahri Bey sokağının köşesinde sallanır dururmuş!..
Babam çocukluk yıllarında o fenerin altında arkadaşlarıyla oyunlar oynamış!.. Gençlik yıllarında ise yine bu ihtiyar fenerin ışığından tüm mahalleli gibi o da faydalanmış.. Bu fener babamda öylesine iz bırakmış ki daha sonra bu feneri şiirleştirmiş.. Fenerle adeta dertleşmiş, feneri konuşturmuş..
Bu şiir İstanbul’un eski yıllarında sokakların köşe başlarında insanlara ışık veren ve sonunda da yavaş yavaş sönen, bir başka ifadeyle ömrü biten fenerlerden birinin hikayesi..
Şiir 1948’de yazılmış.. İsmi “Mahallenin Feneri”.. 0ldukça uzun.. Ancak şiirin son dizelerini sizlerle paylaşmak istiyorum..
“Dedim; ey bizleri sen geceleri ışıtan..
Soluk benizli fener, niçin yanmadın çoktan..
Fitilin mi tükendi, gazın mı yok şişede..
Neden bizi bıraktın karanlığın içinde..
Bükülen bedeninden pek donuk yanıyorsun..
Birden bire sönüyor, sonra da parlıyorsun..
Rengin dahi değişti, kızardı artık yüzün..
Bu halin uyandırdı içimizde bin hüzün..
Zavallı dostum, sanki bu sözümü işitti..
Kırpışan gözlerini benim üstüme dikti..
Dedi; ey benim dostum, genç taze arkadaşım..
Üzülme benim için, çünkü doldu zamanım..
Bir fenerin yokluğu sokağa vermez keder..
Benim yerime başka, bir feneri dikerler..
Gelenler gidenleri unutturur pek çabuk..
Yine onun altında oynaşır çoluk çocuk..
Şunu iyi bil, düşün, bu hayatın akışı..
Böyledir, her baharın mutlak vardır bir kışı..
Ayrıldım düşünerek birkaç adım fenerden..
Birden bir acı duydum fenerin sönmesinden..
Ve bir daha yanmadı, her gece geçtik üzgün..
Hayat fener gibidir, elbet sönecek birgün!..”
Evet değerli dostlarım; rahmetli babacığım bu şiiri 19 Şubat 1948’de yazmış.. 61 yıl önce..
Ve takdire bakın ki toprağa girdiği tarih de 19 Şubat 2009 oldu..
Babam ve fener!..
Sonları, aynı aya ve aynı güne tekabül eden iki dost..
Tevafukun böylesi..
Rahmetli babama dua istirham ediyorum..
Nur içinde yatsın!..
0nu çok özleyeceğim..