Bir avuç suda irtica koparmak!
Demokratik bir toplum düzenine ne kadar uzak olduğumuz, bazı küçük olaylara verdiğimiz tepkilerden anlaşılıyor. Kendimizden başka hiç kimseye tahammülümüz yok. Demokrasiyi bizim gibi düşünenlerin imtiyazlı sayıldığı, geriye kalan herkesin ise ikinci sınıf insan muamelesi gördüğü bir düzen gibi görüyoruz.
Bunun son örneğine iki gün önce Manisa yakut Ağa sıbyan mektebinin açılış töreninde tanık olduk. Protokolde oturan Mehmet Salih Saydan isimli kişi bir anda odağa alınarak, şeyh ilan edildi. Cumhurriyet Türkiye’sinde (Doğrusu Komünist Türkiye’si olacak) bir tarikat şeyhinin protokole oturtulmasına dikkat çekilerek, Laikliğin elden gittiği, duruma vaziyet edilmediği takdirde şeriatın geleceği ifade edildi.
Tabii her zaman olduğu gibi yine başrolde tıpkı bundan 12 yıl önce olduğu gibi –yanında belli mezhepten- olmayanları çalıştırmayacak kadar içini kin ve nefret bürümüş olan anlı şanlı TV Anchorman’ları var. Onlar oturdukları köşeden atış yaptıkça, birileri savunmaya geçip, yok şeyh değildi, yok yanlışlıkla protokole oturmuştu, yok bizim alakamız yok diye savunma yapıyor.
Bu kadar korkaklık, bu kadar sünepelik olmaz!
Bilerek oturtsanız ne olur, oturmazsanız ne olur?
Farz edelim ki Mehmet Salih Saydan şeyhti, bu neyi değiştirir.
Hani demokrasi bir eşitler nizamıydı, hani demokrasilerde bir köylü ile milletvekilinin farkı yoktu. Hani demokrasi dindar, dinsiz, solcu, sağcı ayırımı yapmazdı? Eğer demokrasiden anladığımız, vatandaşı inançlarına göre ayırmaksa bu demokrasi değildir. Batı demokrasilerinin hangisinde bir Papaz protokole oturdu diye üç beş tane kendini bilmez eski komünist/mezhepçiye ortalığı karıştırma fırsatı verilir?
Dünyanın hiçbir demokrasisinde insanlar inançlarına göre bir protokol sıralamasına tabi tutulmazlar; herkes herkese eşit kabul edilir. Hiyerarşik üstünlük kimseye kanun önünde imtiyazlı muamele imkânı vermez.
Biz ne yapıyoruz? Aman başörtülüler ortada görünmeyin, aman kanaat önderleri, dindarlar çok ön plana çıkmayın, bu ülkenin kanını, canını emen bölücü, mezhepçi, vatansız şirretlerin tepkisini üzerimize çekmeyin. Ananıza, bacınıza sövseler sesinizi çıkarmayın. Neymiş efendim Türkiye’ye demokrasi geliyormuş. Susarak, kişiliksizleşerek, her türlü haksızlığa boyun eğerek demokrasi gelecekmiş.
Gelmesin ulan böyle bir demokrasi.
Benim dinimi, kişiliğimi, kimliğimi isteyen bir demokrasi istemiyorum.
Demokrasi gelecekse benim her şeyimi kabul ederek gelecek.
Dünyanın hangi ülkesine her namussuzluğu sineye çekerek demokrasi gelmiş?
O protokolde herkesten çok oturmaya layık olan, ortalığı velveleye veren laikçi hödükler değil, devlet örselenmesin diye yıllardır kan içip kızılcık şerbeti içtim diyen dindarlardır. Bu kadar alttan almaya, bu kadar tedirgin olmaya bu kadar korkmaya gerek yok. Artık yeter, inceldiği yerden kopsun.