“Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin”
Mevlid Gecesini idrak eden herkes, ALLAH Teâlâ'nın: "De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! ALLAH'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü ALLAH bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok mağfiret edici, çok merhamet edicidir." (Zümer sûresi:53) müjdesinin farkına vararak kendi özüne dönmeli, ümütlerini canlandırmalı, bağışlama ve bağışlanma duygularını güçlendirmelidir. Bu âyet-i kerimede ALLAH Teâlâ'nın rahmet ve muhabbetinin sonsuzluğu ifade edilmektedir. O'nun rahmeti her şeyi kuşatmıştır, her insan bu ilâhî rahmetten istifade edebilir. Ancak şu hususa dikkat etmek gerekir ki "ALLAH'ın rahmetinden ümit kesmeyin" demek, günah işlemeye devam edin, demek değildir. Bundan maksat, en günahkâr insanların bile tevbelerinin kabul edileceğini bildirmek, dolayısıyla bir an evvel kötülükten vazgeçip ALLAH Teâlâ'ya dönmelerini teşvik etmektir. Çünkü tevbe kapısı daima açık.
Tevbe, sadece belli günahları işleyenlerin başvuracağı bir af kapısı değil, herkesin yapması gereken bir ibadettir. Kur'an-ı Kerim, ameli ne olursa olsun, istisna koymaksızın herkesi tevbeye davet etmekte ve şöyle buyurmaktadır: ".... Ey mü'minler! Hep birden, bütün günahlarınızdan ALLAH'a tevbe ediniz ki, felaha, kurtuluşa eresiniz." (Nûr Sûresi: 31)
Ruhi olgunluğun doruğuna yükselmiş peygamberlerle beşer arasında bu bakımdan fark yoktur. Egar el-Müzenî (R.A.)'den rivayete göre Sevgili Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: "Ben günde 100 kez tevbe-istiğfar ederim" (Müslim, Zikr:41) buyururken bu gerçeğe işaret etmektedir. Bu itibarla, idrak ettiğimiz Mevlid Gecesini eşsiz bir fırsat bilelim ve hayatımızın son kandili gibi kabul edelim. Kandil gecelerinin, ömür yapraklarının birer birer koptuğu, son Mevlid Gecesinden bu yana bir yıl daha yaşlanıldığını unutmayalım. Her anın, her zaman diliminin gereğini yapabilenler, hayatlarının sonunda pişman olmayacaklardır.
Netice itibariyle, içerisinde bulunduğumuz bu mübarek günlerin kırbaçla dokunur gibi ruhumuza ihtar ettiği ortak bir hakikat vardır. Hal lisanıyla söylenen bu hakikat şudur: "İman edenler için, ALLAH'ın zikri ve kendilerine inen hakikat sebebiyle kalplerinin ürpereceği, saygıyla yumuşama zamanı daha gelmedi mi? Onlar, daha önce kendilerine kitap verilen, üzerlerinden uzun zaman geçtiği için kalpleri katılaşan kimseler gibi olmasınlar. Onlardan bir çoğu fasık, yoldan çıkmış kimselerdir." (Hadid Sûresi:16)
Büyüklerimizden olan, fakat zamanla eşkıyalık yapan bir çetenin reisi olan Fudayl b. İyaz "K.S.", bir gün yüksekçe bir duvarın üzerine çıkmış, aşık olduğu kadını seyrediyor, onunla muhabbet ediyordu. O sırada biraz ileride bir zat da yukarıdaki ayet-i kerimeyi okuyordu. Fudayl, kırbaç gibi ruhunda şaklayan: "Kalplerinin ürpereceği, saygıyla yumuşama zamanı daha gelmedi mi?"ayet-i kerimesini duyar duymaz kendini yere atmış ve: "O an geldi ya Rabbi" diyerek tevbe etmişti. (Beyhaki, Şuabu'l-İman, No:7316, 5/468, Kuşeyri, Risale, 57) İşte o an, Fudayl'ın Hakk'a vuslat yolunda yeni bir dönüm noktasıydı.
Ayet-i kerime bizi de tevbeye davet ederek içinde bulunduğumuz şu günlerde geniş mefhumuyla şöyle ihtarda bulunuyor:
Mevlid Gecesine eriştiniz, bir yılınızı geride bıraktınız. Bu elinizdeki son fırsat olabilir. Hâlâ ALLAH'ı zikrederek ve Kur'an-ı Kerim okuyarak kalplerinizin yumuşama zamanı gelmedi mi?" Biz de "O an geldi ya Rabbi" diyerek bütün günahlarımızdan tevbe edelim. Mevlid Gecesinin feyzinden hakkıyla istifade edebilmek için iyiliğe çalışmalı, gayrı meşru hallerden kaçınmalıdır. Kaçırdıklarımızı telafi etmeye çalışalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.