''Takozlara'' dedim ki!..
Grup toplantısı öncesinde, muhalefetin sol kanadındaki bazı vekillerle sohbet ediyorduk…
Şaka yollu: “ ‘Doğru dürüst başörtüsünü’ kabul etmiyorsunuz…
‘çene altı’ diyorlar…
Ona da karşı çıkıyorsunuz…
Şu takozları çekin de, işimize gücümüze bakalım” dedik…
“Hak verir gibi” yaptılar!..
•
Diyorum ki; şu başörtüsü meselesi artık çözüme kavuşsa da…
Kim ne giyiyormuş…
Mesele olmaktan çıksa da…
“İşimize gücümüze” baksak!..
Memlekette neler oluyor?..
Gerçekten de, “ekonomik krize” doğru mu sürükleniyoruz?..
ABD’deki durgunluk bizi nasıl etkileyecek?..
“Asker bankası”nın bile “yabancılara” satılmasının anlamı nedir?..
Batının gelişmiş ülkeleri, bankalarının en fazla yüzde 20’sini yabancılara teslim ediyorken, bizde bu oranın yüzde 42’yi aşması ne ölçüde tehlikelidir?...
Batı âlemi, bankacılık sisteminin yabancıların eline geçmesine niçin izin vermiyor?
Ve biz niçin veriyoruz?..
•
“Bankacılık sistemini yabancılara kaptırmış olan devletin gizli bilgileri de yabancıların eline geçer”
•
“Küçük ve Orta Büyüklükteki işletmeler yabancı bankaların taleplerini karşılayamazlar. Yabancı bankaların hakim olduğu bir ekonomide güç, çok büyük birkaç firmanın elinde toplanır.”
•
“Bankalar yabancıların eline geçtiğinde kredilendirme olanağı da yabancıların eline geçmiş olur. Bu da, bir milletin büyük ölçüde esir alınmış olması anlamına gelir.”
•
Bu ve benzeri “uyarılar” üzerinde niçin yeterince duramıyoruz?..
Malûm; ülkenin gündeminde, milyonlarca mağduru bulunan bir “yasak terörü” var da…
Bu meseleyi bir türlü aşamıyoruz da onun için!..
Bakın bu tartışmalı günlerde…
Heybeliada’daki papaz okulunu Milli Eğitim’e bağlı olmaksızın eğitime açmaya,
Fener’deki Dimitri’yi “ekümenik patrik” olarak tanımaya hazırlandığımızı gösteren açıklamalar geliyor…
Bu adımlar ne gibi sonuçlara yol açar?..
Tartışamıyoruz bile…
Meclis Genel Kurulu’nda Yeni Vakıflar Kanunu görüşülecek… Bunu da ele alamadık doğru dürüst…
Türkiye’de ikamet eden yabancılara vakıf yöneticisi olma hakkını tanıyor, kanun…
Yabancıların kontrolündeki vakıfların, yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapabileceklerini, ayni ve nakdi bağış alabileceklerini hükme bağlıyor…
Yabana atılamayacak itiraz sahipleri; bu düzenlemenin “Soros” türü adamların menfi faaliyetlerini iyice kolaylaştıracağını belirtiyorlar…
“Cemaat Vakıfları”nın, “Yeni Vakıf” adı altında sürdürecekleri faaliyetlerle, “ekonomik ve siyasi güçlerini” iyiden iyiye arttıracaklarına dair değerlendirmeler var…
Bunları tartışırdık, “başörtüsü yasağı” kalkmış olsaydı.
Bakın; “Dağlıca baskınının” gündeme getirdiği, “kirli ilişkiler ve hatalar” da neredeyse unutuldu…
Asker, Kuzey Irak’a operasyon mu yapıyordu ne?..
Operasyonları “destanlaştıranlar” da, “bir şey çıkmaz” diyerek burun kıvıranlar da “türban meselesine” odaklanmış durumda…
Bırakın bunları…
Esnaf ne durumda?.. Dar gelirli, yoksul ne yiyor, ne içiyor?.. Tencere kaynıyor mu?.. İş var mı?.. Okullar ne alemde?.. çok özel şartlara sahip olmayan yavrularımız, devam ettikleri okullardan bir şeyler alabiliyor mu?..
Vesaire vesaire…
Bunları, şöyle doyasıya konuşamıyor, tartışamıyoruz…
Manşetlere taşıyamıyoruz…
öyle görülüyor ki; “başörtüsüne yasak” meselesi, “özgürlükçü bakış açısıyla” çözüme kavuşturulmadıkça, diğer sıkıntıları gündeme taşıyamayacağız…
Yazılarımız, çalışmalarımız boğulup gidecek gürültü arasında…
“özgürlükleri” ertelediğinizde, başka meselelerinizin çözümünü de ertelemiş oluyorsunuz demek ki…
“özgürlükler beklemez…”
“özgürlükler ertelenmez…”
“Yüzde 80’in özgürlük talebine karşılık veremeyen bir devlet, diğer alanlarda da başarısızlığa mahkûm olur…”
Ve…
Milyonların “yasakçı teröre” muhatap olduğu bir ülkede…
Başka meseleleri gündeme getirmeye çalışmanın hükmü de…
“Beyhude çaba” olur!..
Evet…
Dün grup toplantısından önce…
Bunları anlattık sol muhaliflere. …
Hak verir gibi yaptılar ama… “Takozluktan” vazgeçmediler yine de!..
GüNGöR MENGİ’NİN EŞİ, GERçEKTEN DE “YAZAR”SA… öZüR DİLEMELİ!..
“Eş durumundan yazar” deyince kızıyor… öyleyse gereğini yapsın!
Mevzuu, belki biliyorsunuz…
Vatan’ın başındaki Güngör Mengi’nin “yazar” eşi, Milli Eğitim Eski Bakanlarından Nahit Menteşe’nin görüşlerini “saptırdığımızı” iddia etmiş…
Bizi “yalancılıkla” suçlamıştı…
Tüm üç yazısında bana saldıran Güngör Mengi’nin eşini aradım…
“Bakın” dedim: “Sözlerinizin arkasındaysanız… İster sizin programınızda ister bir başka programda elimdeki ses kaydını yayınlayalım… Ben mi yalancıymışım siz mi?.. Ortaya çıksın!..”
Ben böyle deyince…
Bir kaçtı ki…
Niçin kendisiyle uğraşıyormuşuz, niçin böyle yapıyormuşuz…
Filan!..
Yooo…
öyle kaçmak yok…
Sen, “Nasılsa beni okuyan Vakit’i okumaz” diyerek “sallayacak”sın!..
Yeni Patronun Aydın Doğan’a “pas”, bana “iftira” atacaksın…
Ses kaydının elimin altında olduğunu anlayınca da…
çamura yatacaksın!..
O kadar kolay değil bu işler…
Ya ispat edecek…
Ya da özür dileyeceksin…
İkisini de yapamıyorsan…
“Eş durumundan yazar” diyene “kızmayacak”sın!..