Çeneye düğüm… Atilla Yayla
Dünkü gazetelerin birinci sayfasında iki haber dikkatimi çekti:
Başörtüsü sorununun çözümünde bulunan formül ve Prof. Dr. Atilla Yayla’ya bir panelde yaptığı konuşmadan dolayı verilen 1 yıl 3 aylık hapis cezası.
Birçoğunun manşeti AK Parti ve MHP’nin başörtülülerin üniversiteye gidebilmesi için buldukları çözüme ayrılmıştı.
Başlıklar aşağı yukarı aynıydı:
“çene altı formülü.” (Sabah)
“GATA formülü.” (Hürriyet)
“çene altından bağlayan girer.” (Milliyet)
Vesaire…
Hani, başörtüsü konusunda konuşacağı zaman sözüne “Benim anneannem de başını örterdi. Anadolu kadını türban bağlamaz, sıkmabaş değildir. çenesinin altından düğüm atar” türünden laflarla girenler var ya; belli ki onlara da makul gelebilecek doğrultuda bir çözüm dolaşıyor ortalıkta.
(Şunu baştan ifade edelim. Başörtüsü probleminin hangi yolla olursa olsun, çözümü yönünde atılacak her adım, olumludur ve desteklenmelidir. Ancak bu yaklaşımımız, estirilen hava üzerinde birkaç söz söylemeye engel değildir.)
Normal şartları haiz bir ülkede, genç kızların başını ne şekilde bağlayacağı bir devlet işi olabilir mi?
Kadınlar, ayna karşısında uzun uzun kalarak ve kadınca bir özenle giysilerini seçerler.
Bir devlet kadınla onun aynası arasına girer mi?
Tabloyu gözünüzün önüne getirin:
Bir genç kız ayna karşısında başını bağlayacak; o anda devlet bir fısıltı halinde müdahale ediyor:
“Şşt, olmadı. öyle olmaz. Şimdi çöz başını ve yeniden bağla. çene altına düğüm atacaksın kızım, düğüm!”
Hayali düşünmemize devam edelim; bir anda ürperen genç kız, endişeyle etrafına bakınıp bu etten ve kemikten bağımsız fısıltı sahibi soyut varlığa “Sen de kimsin? Niye aynamla benim arama giriyorsun?” dese, alacağı cevap şöyle olur herhalde:
“Ben senin devletinim. Başöğretmeninim.”
Malum, devlet kavramı genellikle yalın haliyle kullanılmaz.
çoğu zaman devleti tanımlayan bir sıfat getirilir başa:
Hukuk devleti… Teknik devlet… Garson devlet… vs.
Bizdeki “başöğretmen” devlet.
Biz vatandaşlarını, kendi haline bırakılsa yemeğini üzerine dökecek bir çocuk gibi vehmettiği için her şeyimize karışmayı adeta bir “babalık” görevi sayan taş fırın devlet.
Böyle olunca, genç kızlara kimi zaman başını örtmeyi hepten yasaklayıp kimi zaman da başını nasıl örteceğini o öğretecek elbet.
“çenenin altından düğüm atacaksın evladım!”
Bu haberlerin biraz altında yer alan diğer haber ise, Gazi üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla’nın İzmir’deki bir panelde yaptığı konuşmadan dolayı 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmasıydı.
Yayla, solcu, sosyal demokrat, Marksist vs olmadığı için medyamızda genelde kimse onun aldığı bu mahkumiyetten söz etmiyor.
Ne AB sürecini hatırlatan var, ne de “Düşünce özgürlüğü devlet ve toplum açısından genel geçer düşünceleri savunanlardan ziyade, devleti ve toplumu şoka sokacak, aykırı sayılacak düşüncelerin ifadesi için daha büyük bir ihtiyaçtır” diyen ünlü Handyside kararını.
Hatta birçok haberin sunuluş biçimine bakıldığında “Oh olsun, cezasını buldu” havası seziliyor.
Mahkeme 2 yıla kadar çenesini tutması kaydıyla, Yayla’nın cezasını ertelemiş.
çenesini tutmaz da benzer eleştirileri sürdürürse, katmerli ceza gelecek yani.
Peki “Niye bu iki haber dikkatini çekti? Bu iki haber arasında nasıl ilişki kurdun ki?” diye sorarsanız; şöyle derim:
çünkü her iki haberde de ortak bir organ var ve her iki haber de aslında biri olmazsa diğeri de olmayacak bir ortak anlayışı içeriyor da ondan.
Ortak organ, “çene”.
Belli ki devletimiz “çene” konusunda çok hassas.
“çene”yi bağlamayı ve “çene”yi tutmayı istiyor.
Kimilerine “çenenden bağlamazsan olmaz” diyor, kimilerine de “çeneni tutmazsan olmaz.”
İki haberi birbirine bağlayan ortak anlayışa gelince;
Bir devlet, genç kızlarla aynası arasına girip çenenin nasıl bağlanacağına karışmasa, Yayla’ya da ceza vermezdi zaten.
Daha açık söylersek;
çenenin nasıl bağlanmasına karışılan ülkelerde, Yayla gibi konuşanlar da cezalandırılır.
Bu kadar basit.
---------
münaşaka
Başbakan’a köşesinden açık mektup yazan Oktay Ekşi, gidişatın iyi olmadığını hatırlatarak 27 Mayıs imasında bulunmuş.
Belli ki Kurucu Meclis üyeliği günleri, burnunda tütüyor Oktay Abi’mizin!..
----------
sözünözü
İnsanlar da devletler gibi davranmaya kalksa, deli gömleği giydirirler.
(Tennessee Williams)