Ergenekon yurdun adı!

Ergenekon yurdun adı!

Gençliğimizde sık sık okuduğumuz bir şiir vardı. Ergenekon yurdun adı/börteçine kurdun adı/yüzbin sene durdun hadi/ çık ey yüzbin mızrağımız, diye başlardı.

O dönemin gençliği için Ergenekon önemli bir destandı. Türk milletinin kararlılığını, esarete direnişini, tutsak alınamayacağını sembolize ederdi. Sonradan bazı Kürt kökenli yazarlar Kürtleri aynı destana (Demirci kava destanı) isnat eden yazılar yazdılar. Aslında bilerek veya bilmeyerek Türklerle Kürtlerin aynı menşeden gelmiş olduğunu itiraf etmiş oldular.

Konumuz kimin hangi kökten geldiği değil.Zaten,önemli olan kök değil haldir.Haliniz bozuk olduktan sonra Türk olsanız nolur, Kürt olsanız nolur?. Mesela Ebu cehil’in şu veya bu menşeye mensup olması kendisine bir şeref getirir mi? Şeref hayat tarzınızda, inancınızda, ahlak biçiminizdedir. Yani Kürt olmayı hedeflemek yerine Selahattin olmayı hedeflemek lazım. Her hangi bir etnik kökene mensubiyet gayeleştirilemez.

Ha, gayeleştirene de bir diyeceğim yok. Herkesin davası kendinedir.

Yazıya başlarken Ergenekon’la ilgili şiir ile Ergenekon’un gençliğimizdeki anlamına işaret etmeye çalıştım.

Bizim için önemli bir destan, değerli bir efsaneydi. Yıllarca da insanların kafasında öyle kaldı. İşte öyle olduğu için terör örgütü bu adı kullandı. Eskiler ne demiş, zehiri teneke kupalar içinde sunmazlar, altın kadehlerde sunarlar.Hizbullah’ın bu ada sığınması da aynı taktik düşünceden kaynaklanmıyor mu?. İyi bir kisve ile zehir satmak. İnsanları iğfal etmek.

Yazık ki dünya kurulalıdan beri bu anlayış hiç değişmedi. Kim ülkesine, milletine kötülük etmek istiyorsa hep suret-i haktan gözükmüş, hep itibarlı kavramları kullanmıştır.

Bu sadece Ergenekon ile ilgili bir gerçek değil, genel bir tespit. Şairin biri, “nice Hacılar gördüm, koynunda Haçlar çıktı” derken bu gerçeğe işaret etmiştir. İhanet hedefine varmak için her kisveyi kullanabiliyor, her yola başvurabiliyor.

Onun için çok uyanık olmak zorundayız.

Daha Cumhuriyet mitinglerinin tozu bile dağılmadı. Yazılanların çizilenlerin mürekkebi bile kurumadı. Yüz binler sokaklara dökülmüş laiklik elden gidiyor diye bağırıyordu. Ay yıldızlı bayraklar en sinsi emellerin aracı olarak kullanılıyordu. O kütleler bayrak, Cumhuriyet, laiklik motto’su kullanılmasaydı o mitinglere gider miydi hiç? Gitmezdi.

Ergenekon davası bundan böyle ne kadar dikkatli, ne kadar hassas davranmamız gerektiğini ortaya koyuyor. Her asker elbisesinin içinde bir asker durmuyor. Bazen böyle darbeci, PKK işbirlikçisi, muhteris, içi çürümüş adamlar da bulunabiliyor. Aldanmamak, onun bunun piyonu olmamak için, ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz diyen şair gibi işe bakacağız, lafa değil.

Kavramların içine bevl edildiği, klozet gibi kullanıldığı bir dönemdeyiz. Def-i hacetini bizim üzerimizden yapmaya çalışanlara fırsat vermeyelim. Hamakatimiz devam ederse korkarım ki yakında klozet mlozet kullanmaya bile gerek görmez, def-i hacetlerini suratımıza yaparlar. Ey ahali! Uyanalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi