Tolon dışarıda, iddianamede müebbet hapsi isteniyor!
ETÖ davası ikinci iddianame ile yeni bir safhaya girdi. Savcılık 56 şüphelinin 12 si hakkında ağırlaştırılmış müebbet, diğerleri hakkında da çeşitli cezalar istiyor.
Şüphelilere isnat edilen suçlar ise korkunç. Darbeye teşebbüsten, Sivas olaylarına kadar birçok ağır itham söz konusu. Ergenekon’u ciddiye almayanlar, yine karartma mesailerine devam edeceklerdir. Ama iddianame artık mızrağın çuvala sığmayacağını, hiçbir gücün bu davayı örtmeye gücünün yetmeyeceğini gösteriyor.
Hakkında ağırlaştırılmış müebbet istenenler arasında Şener Eruygur ile Hurşit Tolon’da var.
Uzun zamandır hastane, hastane dolaşıp, yargıdan kaçmaya çalışan ikilinin, bu ithamlardan nasıl kaçacakları merak konusu. Bu vahim iddialardan ne Gata’ya sığınarak, ne de kapalı mekânlarda esip gürleyerek kurtulmak mümkün değil.
Ancak ortada Yargılamayı tartışılır hale getiren bir paradoks var.
Hem Tolon hem de Eruygur müebbet hapis istemiyle yargılanıyorlar. Suç repertuarlarında da yok, yok. Darbeden, mezhep kışkırtıcılığına, PKK ile iş birliğinden faili meçhul cinayetlere kadar akla gelebilecek her suçlama bu eski komutanlara isnat edilmiş. İddiaların vahametine rağmen her iki sanık da dışarıda. Oysa tutukluluğu tayin eden sebeplerden biri de suç isnadının büyüklüğü, yani iddiaların vasıf ve mahiyetidir. Ceza kanununda ağırlaştırılmış müebbetten daha büyük bir ceza yok. Yani şüpheliler için ceza kanununda ki en yüksek ceza isteniyor. Ama her ikisi de serbest.
İddialarla şüphelilerin mevcut durumları arasındaki muvazenesizlik yargılamayı da tartışılır hale getiriyor. Birçok kişi idam verseler ne olacak, adamlar elini kolunu sallayıp aramızda dolaşıyor diye düşünüyor. Türkçesi, ceza verilse bile bunun kâğıt üstünde kalacağına dair gittikçe yaygınlaşan bir kanaat var. Tolon’un ses kasetlerinin yayınlanmasından sonra bu kanaat iyice pekişti. Adam lan’lı, manlı ifadelerle konuşuyor, savcıları, hâkimleri asıp kesiyor, hiçbir hastalığının olmadığını, turp gibi olduğunu söylüyor, ama hiçbir işlem yapılamıyor. Tabii hariçten gazel okumak kolay, bakalım Tolon paşa aynı erkekliği mahkeme huzurunda da yapabilecek mi? Mesela, mahkeme yargıcına, savcısına dönüp lan diye başlayan nutuklar atacak mı? Mesela, benden kimse hesap soramaz, siz kimsiniz lan, diyebilecek mi? Hiç zannetmiyorum. Üç gün hapis yatamayan,dava arkadaşlarını hapiste bırakıp kendini hastaneye atan biri asla bu duruşu gösteremez..
Gerçi kimin ne kadar dik durduğu o kadar önemli değil. Önemli olan Yargıyı aldattığını kendi ağzıyla ikrar eden, yaptıklarından nedamet duymayan, aynı suç çizgisinde yürümeye devam eden birinin, bulunduğu yerin, bulunması gereken yer olmadığına dair iddialar ile bunun ETÖ davasının sonucuna dair yarattığı tereddütlerdir. Mahkeme heyetine, savcılara ağır hakaretler edip, hem de ağırlaştırılmış müebbet hapis talebiyle yargılanan biri elini kolunu sallayıp dışarıda gezerse kimse bu davanın suçluları cezalandıracağına inanmaz.
Tolon’a ait olduğu iddia edilen ses kayıtları, Paşa’nın kendini hala bir sanık gibi değil, görevinin başında bir komutan gibi gördüğünü gösteriyor. Kendisi komutan, bütün Türk halkı da emri altındaki askerler. O emredecek –Mehmetler-de yapacak. Bu bakış tarzı askerlik mesleği açısından bile sakattır. Asker, her emri yerine getiren, komutanların heva ve hevesine hizmet eden bir nesne değildir. Böyle bir misyon bir hizmetçiye bile yüklenemez. Ama Tolon’un askeri gönderir şunu yapar bunu yaparım şeklindeki tavrı askeri bir hizmetçi gibi gördüğünü gözler önüne seriyor. Yargı, Tolon’a artık asker olmadığını, hatırlatmalı, konumunu iddialarla mütenasip olacak şekilde değiştirmelidir. Bu iddialar doğruysa Tolon’un dışarıda olması yanlıştır. Tolon’un dışarıda olması doğruysa bu iddiaların tamamı yanlıştır.