Mahalli seçimler ve Türkiye’nin problemlerini tartışmak
Seçim sürecine girdiğimiz günden beri liderler, meydanlarda, TV ekranlarında halka sesleniyorlar. Arkalarındaki toplumsal desteği artırmak için her fırsatı değerlendirmeye çalışıyorlar.
Başbakan neredeyse 30. mitingini yapacak, öteki Liderler de çizdikleri miting programına göre il, il dolaşıyorlar.
Eskiden beri meydanların diline bakarak toplumun nabzını tutmak, kitlelerin hangi tarafa aktığını anlamak mümkün.
Bu seçimin galibi şimdiden belli, meydanlar en çok Başbakan Erdoğan’ın çağrısına tepki veriyor. Hemen her il, Başbakanı on binlerle karşılıyor. Bu yoğun teveccüh AKP liderinin performansını da etkiliyor. Konuşmalarının muhtevası, mesajlarının hedefi meydanların ruhu tarafından şekilleniyor.
Seçimlerde partiler toplumun karşısına projeleri ile çıkarlar. Yaptıklarını, yapacaklarını anlatarak oy isterler. Bu seçimde partiler arasında bir proje yarışı görmek mümkün değil. Seçim süreci Liderlerin bir sidik yarışı şeklinde geçiyor. Başbakan arkasındaki desteğin büyüklüğüne bakarak nasıl olsa seçimin galibi ben olacağım düşüncesiyle yeni açılımlara- girmeye gerek görmüyor. Mitingleri Baykal polemikleri ile idare ediyor. Çünkü arkasında şimdilik kendisine –nedensiz- oy verecek önemli bir kitle var. O özgüvenle seçim sürecini Türkiye’nin problemlerinin tartışıldığı bir zemine çevirme ihtiyacını hissetmiyor. Hâlbuki kitlelerde bir tereddüt görse konuşmalarının içeriği de farklı olacak, muhtemelen yeni projeksiyonlarla toplumun karşısına çıkacaktı.
İktidar partisinin seçim sürecini –Türkiye’nin sorunlarının –tartışıldığı bir zemine çevirmekten uzaklaştırması kendi açısından isabetli bir strateji olarak görülebilir. Zira çözümlenmemiş her sorun iktidarlar için bir nakisedir. AKP hükümeti iktidara geldiğinde var olan sorunların birçoğu bugün hala varlığını sürdürüyor. Dindar kitleleri tatmin edecek hiçbir demokratik açılım yapılamadı.28 Şubat’ın Türk toplumuna giydirdiği darbe gömleği yırtılıp atılamadı, hala 28 Şubat’ın ruhumuza vurduğu prangalarla yaşıyoruz. Bu, hükümetin hiçbir iş yapamadığı anlamına gelmiyor, birçok önemli icraata imza atıldı, birçok kangrenleşmiş soruna neşter vuruldu, ama hala çözülmeyi bekleyen bir sürü problem var.
İşte bu noktada görev muhalefete düşüyor. Yapılmayanları gösterip, iktidarın eksiklerini, zaaflarını teşhir ederek bir seçim kampanyası yürütmek yerine, Başbakan’ın sözlerine cevap vererek hiçbir çözüm önerisi ortaya koymayan polemik eksenli bir seçim kampanyası yürütüyorlar. Başbakan bir laf söylüyor, muhalefet hemen üstüne atlayıp, günlerce sakız gibi çiğniyor. Böylece muhalefetin gündemini bile aslında Başbakan Erdoğan tayin etmiş oluyor. Muhalefet Başbakan’ın tuzağına düşerek tam da onun istediği zeminde bir kampanya yürütüyor.
Liderler meydanlara çıkalı neredeyse bir ay oldu, daha çözüm bekleyen meseleler hakkında en küçük bir söz duymadım. Bir laf kalabalığıdır almış başını gidiyor. Seçime 20 gün kaldı kimse dağlaşan bu sorunların nasıl çözüleceğini, bu sıkıntıların altından nasıl kalkılacağını söylemiyor. En kötüsü de, toplumda –çözüme endeksli-bir tercih beklentisinin olmaması. Kıyl-u kal ile bir seçim süreci daha tükenip gidiyor.