Bu seçim kampanyası ana muhalefet lideri Baykal'ı yaşlandırdı. İki ay önceki fotoğraflara bakın, bugünkülerle kıyaslayın, aradaki farkı görürsünüz.

Aynı durum Başbakan Erdoğan için de geçerli.

Yoğun tempo içinde, haber yetiştirmek için onu takip eden gazeteciler bile, kısa sürede bitap düşerken; mitingden mitinge koşmak, açılıştan açılışa yetişmek kolay mı?


* * *
Daha seçime iki hafta var. Sona yaklaşırken tempo daha çok hızlanacaktır... Fakat Baykal'dan da Erdoğan'dan da fazla yıpranan biri var ki ismi söylenmese bile tahmin etmek mümkün.

Liderler kadar aşırı koşuşturma içinde olmasa dahi, CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı, değerli siyaset adamı Kemal Kılıçdaroğlu, onlardan daha çok yoruldu.


* * *
İstanbul'daki ekmeğin ve suyun fiyatını bilseydi...

Elindeki faturada yer alan "10 aylık bakım masrafı" bedelini, aylık zannetmeseydi...

Birkaç aylık torunu erken emekli olsun diye çalışıyor gösterilerek sigortalı yapılmasaydı yahut sigortalandığı seçim öncesi ortaya çıkmasaydı...

Partinin il başkanı "turist rehberi" gibi devamlı yanıbaşında bulunmasaydı...

Madem her an yanıbaşında ve kritik anlarda mikrofonu alıp müdahale ediyor; hiç değilse o suyun metreküp fiyatını bilseydi de Kemal Bey'in kulağına fısıldayıverseydi...

Çarşaf açılımına rağmen, 30 yıllık CHP üyesi kadın, "AKP'li bu AKP'li" denilerek parti otobüsünden indirilip tartaklanmasa, yüzüne tükürülmeseydi...

Eminim, Sayın Kılıçdaroğlu bu kadar yıpranmazdı.


* * *
Kemal Bey dün de Kadir Topbaş'ı televizyonda düelloya davet etti.

Baykal da Erdoğan'a aynı teklifte bulunuyor ne zamandır.

Başbakan ise onu meydanlara çağırıyor.

Seçime kadar bu tartışmalar hızlanarak devam edecek ve 30 Mart sabahı, ak koyun kara koyun belli olacak.

Siyasî mevzuları bir yana bırakıp biraz şiir okuyalım. Nedim'den iki güzel gazel seçtim.


* * *
Mest-i nâzım kim büyüttü böyle bî-pervâ seni / Kim yetiştirdi bu gûnâ servden bâlâ seni

Bûydan hoş rengten pâkîzedir nâzik tenin / Beslemiş koynunda gûya kim gül-i ra'nâ seni

Güllü dîbâ giydin ammâ korkarım âzâr eder / Nâzenînim sâye-i hâr-ı gül-i dîbâ seni

Bir elinde gül bir elde câm geldin sâkiyâ / Kangısın alsam gülü yahut ki câmı ya seni

Sandı olmuş ceste bir fevvâre-i âb-ı hayât / Böyle gösterdi bana ol kadd-i müstesnâ seni

Ben dedikçe böyle kim kıldı Nedîmi nâtüvân / Gösterir engüşt ile meclisteki mînâ seni


* * *
Tahammül mülkünü yıktın Hülâgû Han mısın kâfir / Aman dünyayı yaktın ateş-i suzan mısın kâfir

Kız oğlan nazı nazın şehlevend avazı avazın / Belâsın ben de bilmem kız mısın oğlan mısın kâfir

Ne ma'na gösterir duşundaki ol ateşin atlas / Ki ya'ni şûle-i cansuz-ı hüsn ü an mısın kâfir

Nedir bu gizli gizli ahlar çak-i giribanlar / Aceb bir şuha sen de âşık-ı nalân mısın kâfir

Sana kimisi canım kimi cananım deyü söyler / Nesin sen doğru söyle can mısın canan mısın kâfir

Şarab-ı ateşinin keyfi rüyun şûl'elendirmiş / Bu haletle çerağ-ı meclis-i mestan mısın kâfir

Niçin sık sık bakarsın öyle mirat-ı mücellaya / Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayran mısın kâfir

Nedim-i zarı bir kâfir esir etmiş işitmiştim / Sen ol cellad-ı din ol düşmeni iman mısın kâfir