Serdar Arseven

Serdar Arseven

Saadet... Gayet net!..

Saadet... Gayet net!..

Seçim sonuçlarını AK Parti, CHP ve MHP açısından değerlendirmiştik. Bugün de vitrine Saadet Partisi’ni alalım.

Hemen bu giriş faslında ifade edeyim ki;
Saadet’i, öyle “Birilerini bölmek, Tayyip Erdoğan’ı aşağı indirmek” türünden “ucuz gayelere” yönelebilecek bir “yapılanma” olarak değerlendirenler, “satıhta” kalıyorlar!..
Tanımıyorlar, bilmiyorlar!..
Kendisini, “AK Parti’nin gidişatına” bağlayabilecek kadar “küçük” düşünen bir siyasi akım; (hem de vatandaştan yarım yamalak destek alarak koalisyon ortağı olabildiği bir dönemde) İslâm ülkelerini bir araya getirmeyi…
“Siyonist sömürünün” karşısına D-8’i dikmeyi düşünebilir miydi?..

Saadet Partililer, ama doğru ama değil;
AK Parti’yi “gelip geçici” bir siyasi hareket olarak görüyorlar!..
Bu böyle;
AK Parti, Saadet Partililerin gözünde, “AP”den, “DYP”den, “ANAP”tan farklı değil; “darbe”, “muhtıra”, “ara dönem” şartlarının oluşturduğu bütün akımlar gibi, bugünü olan ancak yarını bulunmayan bir yapı.
Onlar buna inanıyorlar.

Hesapları “AK Parti üzerine” değil yani...
En azından, Numan Kurtulmuş ve yakın çevresinde böyle bir hesap yapılmadığını çok iyi biliyorum...

DİKKATLER İÇERİDE!..
Bu ekibin çok isabetli bir şekilde tespit ettiği üzere;
Saadet Partisi’nde “düzeltilmesi” gereken bazı “vaziyetler” var!..
Kolay değil; camia bölünmüş, özellikle Muhterem Recai Kutan’ın sürüklediği 10 yıllık zaman diliminde parasız, pulsuz ve moralsiz seçim dönemleri geçirilmiş...
Üst üste mağlubiyetler yaşanmış, dayanabilen kalmış, kalanların bir bölümü de iyiden iyiye yıpranmış...
Anadolu’nun birçok yerinde, mutlaka “el atılması”, “çekidüzen verilmesi” gereken “birimler” gördüm...
Saadet, seçimin hemen ardından verilen mesajlar da onu gösteriyor ki; öncelikle meselenin bu tarafına bakacak...
Mesela; Sayın Kurtulmuş’un şu sözleri buna işaret etmiyor mu?:
“Bazı noktalarda teşkilâtlarımızın birtakım noksanlıkları var. Restorasyonlara ihtiyaç var. Teşkilâtlarımızın istenilen noktaya getirilmesi için özel çalışmalar yapacağız.”
Evet; AK Parti düşer ya da başka gelişmeler olur;
Saadet, işin bu tarafıyla pek ilgilenmiyor...
“Sürecin kendilerine iktidar kapısını zaten açacağından” emin görünen Kurtulmuş da, “Yeter ki biz hazır olalım!” diyor.
“Top gelecek nasılsa!..”

Bu tarafın özeti şu ki;
“Patronlarına vergi cezası kesmiş olmasından dolayı” AK Parti’yi hedef alanlar ve bu çerçevede Saadet’e de “Yürü aslanım, AK Parti’yi ancak sen devirirsin!” gazını vermeye çalışanlar...
Boşuna uğraşırlar!..
Saadet, iktidara “AK Parti”den kopartacağı oylarla gelmenin derdinde değil; “her taraftan oy alırız” anlayışında...
“Bu parti, birilerinin önünü kesecekse; ön kestiklerinden birinin de CHP olmaması için ne gibi bir sebep var?!” sorusu ne kadar anlamlı; değil mi?..
“CHP’liler lâiktir, asla ve kat’a Saadet’e oy vermezler” yaklaşımı geride kaldı...
Bir parti lâikliğe ne kadar bağlıymış, ne kadar değilmiş...
CHP’nin çarşaf, tarikat, kurban derisi açılımlarından dolayı “kayba uğramadığının anlaşılması” bunun hiç de önemli olmadığını göstermedi mi?!..
Lâiklik dediğin, aslında ne ki!..
Tanımı mı var?!..

Bunu böylece ifade ettikten sonra, gelelim “Saadet bu seçimden ne elde etti?” mevzuuna...
Soru sıkça önümüze geliyor ama (sahipleri kusura bakmasın) pek de anlamlı değil gibi...
Ne elde edecek;
Öncelikle “lider”ini buldu!..
Sonra; “özgüvenine” kavuştu!..
Önceleri “Hayâlden gerçeğe” bir yolculuktu bu; artık her partili iktidar beklentisinin “reel” olduğuna inanıyor...
Kurtulmuş’un “Günlük tartışmaların ötesine geçip iktidara hazırlanalım..” söylemi, bu seçimden “kayda değer oy artışıyla” çıkılmamış olsaydı havada kalacaktı...
“Psikolojik duvar” yıkıldı ya; medya, sivil toplum örgütleri vesaire çok daha fazla dikkate alacaktır Saadet’i...

Bu partinin o kadar da büyük bir oy artışına ulaşamadığını düşünenler, bir önceki seçimde 820 binden ibaret olan desteğin, 2 milyon 061’e yükseldiğini göz önünde bulundursunlar.
1.5 senede, hatta ne 1.5 senesi, -Kurtulmuş’un Genel Başkanlık koltuğuna oturduğu Ekim 2008’den bu yana geçen zamanı hesaplayın- yaklaşık yarım senede kat edilen mesafe, dikkat çekici değil mi?..

Tamam, Kurtulmuş iyi başladı ve bu seçimlerden yüzakıyla çıktı...
Hemen esasa gelelim:
Bu trend devam eder mi?..
Bence eder... Eder de...
Kurtulmuş’la arkadaşlarının bu süreçte milleti “rahatsız edecek” tavırlardan özenle kaçınmaları, ne iseler öyle hareket etmeleri şartıyla...
Açıkça ifade edelim; Kurtulmuş ve ekibinin “Statüko ile uyum halinde çalışabileceğine” dair bir kanaat belirirse kafalarda...
Sıkıntı olur!..
Millet “statüko”yla köprüleri attı; “statüko”yla uyumlu hale gelmeye çalışanlara da sert bir ikazda bulundu!..
CHP bile bu durumu kavramış olmalı ki; “Vatandaşa yaklaşma”, dolayısıyla “statükodan uzaklaşma” arzusuna iyiden iyiye vurgu yapmaya başladı...
Vaziyet ortada;
Saadet, “statükoyu” değiştirme konusunda ne kadar kararlı olduğunu gösterebildiği oranda oy alır!..
Ve dikkat etmek zorunda ki;
“Kararlılık” konusunda şüphe uyandırdığı an, fena çakılır!..
Statükonun merkezine yönelenler, “flu” görüntüyle idare edebilir;
“Milletin merkezine” doğru yol alanlar ise “net” olmak ve “net mesajlar” vermek mecburiyetindedir.
Kim ne derse desin, millet her şeyi çok ama çok iyi görüyor...
Anadolu, Ankara’dan daha uyanık...
Ve çok daha “net!” Seçim sonuçlarını AK Parti, CHP ve MHP açısından değerlendirmiştik. Bugün de vitrine Saadet Partisi’ni alalım.

Hemen bu giriş faslında ifade edeyim ki;
Saadet’i, öyle “Birilerini bölmek, Tayyip Erdoğan’ı aşağı indirmek” türünden “ucuz gayelere” yönelebilecek bir “yapılanma” olarak değerlendirenler, “satıhta” kalıyorlar!..
Tanımıyorlar, bilmiyorlar!..
Kendisini, “AK Parti’nin gidişatına” bağlayabilecek kadar “küçük” düşünen bir siyasi akım; (hem de vatandaştan yarım yamalak destek alarak koalisyon ortağı olabildiği bir dönemde) İslâm ülkelerini bir araya getirmeyi…
“Siyonist sömürünün” karşısına D-8’i dikmeyi düşünebilir miydi?..

Saadet Partililer, ama doğru ama değil;
AK Parti’yi “gelip geçici” bir siyasi hareket olarak görüyorlar!..
Bu böyle;
AK Parti, Saadet Partililerin gözünde, “AP”den, “DYP”den, “ANAP”tan farklı değil; “darbe”, “muhtıra”, “ara dönem” şartlarının oluşturduğu bütün akımlar gibi, bugünü olan ancak yarını bulunmayan bir yapı.
Onlar buna inanıyorlar.

Hesapları “AK Parti üzerine” değil yani...
En azından, Numan Kurtulmuş ve yakın çevresinde böyle bir hesap yapılmadığını çok iyi biliyorum...

DİKKATLER İÇERİDE!..
Bu ekibin çok isabetli bir şekilde tespit ettiği üzere;
Saadet Partisi’nde “düzeltilmesi” gereken bazı “vaziyetler” var!..
Kolay değil; camia bölünmüş, özellikle Muhterem Recai Kutan’ın sürüklediği 10 yıllık zaman diliminde parasız, pulsuz ve moralsiz seçim dönemleri geçirilmiş...
Üst üste mağlubiyetler yaşanmış, dayanabilen kalmış, kalanların bir bölümü de iyiden iyiye yıpranmış...
Anadolu’nun birçok yerinde, mutlaka “el atılması”, “çekidüzen verilmesi” gereken “birimler” gördüm...
Saadet, seçimin hemen ardından verilen mesajlar da onu gösteriyor ki; öncelikle meselenin bu tarafına bakacak...
Mesela; Sayın Kurtulmuş’un şu sözleri buna işaret etmiyor mu?:
“Bazı noktalarda teşkilâtlarımızın birtakım noksanlıkları var. Restorasyonlara ihtiyaç var. Teşkilâtlarımızın istenilen noktaya getirilmesi için özel çalışmalar yapacağız.”
Evet; AK Parti düşer ya da başka gelişmeler olur;
Saadet, işin bu tarafıyla pek ilgilenmiyor...
“Sürecin kendilerine iktidar kapısını zaten açacağından” emin görünen Kurtulmuş da, “Yeter ki biz hazır olalım!” diyor.
“Top gelecek nasılsa!..”

Bu tarafın özeti şu ki;
“Patronlarına vergi cezası kesmiş olmasından dolayı” AK Parti’yi hedef alanlar ve bu çerçevede Saadet’e de “Yürü aslanım, AK Parti’yi ancak sen devirirsin!” gazını vermeye çalışanlar...
Boşuna uğraşırlar!..
Saadet, iktidara “AK Parti”den kopartacağı oylarla gelmenin derdinde değil; “her taraftan oy alırız” anlayışında...
“Bu parti, birilerinin önünü kesecekse; ön kestiklerinden birinin de CHP olmaması için ne gibi bir sebep var?!” sorusu ne kadar anlamlı; değil mi?..
“CHP’liler lâiktir, asla ve kat’a Saadet’e oy vermezler” yaklaşımı geride kaldı...
Bir parti lâikliğe ne kadar bağlıymış, ne kadar değilmiş...
CHP’nin çarşaf, tarikat, kurban derisi açılımlarından dolayı “kayba uğramadığının anlaşılması” bunun hiç de önemli olmadığını göstermedi mi?!..
Lâiklik dediğin, aslında ne ki!..
Tanımı mı var?!..

Bunu böylece ifade ettikten sonra, gelelim “Saadet bu seçimden ne elde etti?” mevzuuna...
Soru sıkça önümüze geliyor ama (sahipleri kusura bakmasın) pek de anlamlı değil gibi...
Ne elde edecek;
Öncelikle “lider”ini buldu!..
Sonra; “özgüvenine” kavuştu!..
Önceleri “Hayâlden gerçeğe” bir yolculuktu bu; artık her partili iktidar beklentisinin “reel” olduğuna inanıyor...
Kurtulmuş’un “Günlük tartışmaların ötesine geçip iktidara hazırlanalım..” söylemi, bu seçimden “kayda değer oy artışıyla” çıkılmamış olsaydı havada kalacaktı...
“Psikolojik duvar” yıkıldı ya; medya, sivil toplum örgütleri vesaire çok daha fazla dikkate alacaktır Saadet’i...

Bu partinin o kadar da büyük bir oy artışına ulaşamadığını düşünenler, bir önceki seçimde 820 binden ibaret olan desteğin, 2 milyon 061’e yükseldiğini göz önünde bulundursunlar.
1.5 senede, hatta ne 1.5 senesi, -Kurtulmuş’un Genel Başkanlık koltuğuna oturduğu Ekim 2008’den bu yana geçen zamanı hesaplayın- yaklaşık yarım senede kat edilen mesafe, dikkat çekici değil mi?..

Tamam, Kurtulmuş iyi başladı ve bu seçimlerden yüzakıyla çıktı...
Hemen esasa gelelim:
Bu trend devam eder mi?..
Bence eder... Eder de...
Kurtulmuş’la arkadaşlarının bu süreçte milleti “rahatsız edecek” tavırlardan özenle kaçınmaları, ne iseler öyle hareket etmeleri şartıyla...
Açıkça ifade edelim; Kurtulmuş ve ekibinin “Statüko ile uyum halinde çalışabileceğine” dair bir kanaat belirirse kafalarda...
Sıkıntı olur!..
Millet “statüko”yla köprüleri attı; “statüko”yla uyumlu hale gelmeye çalışanlara da sert bir ikazda bulundu!..
CHP bile bu durumu kavramış olmalı ki; “Vatandaşa yaklaşma”, dolayısıyla “statükodan uzaklaşma” arzusuna iyiden iyiye vurgu yapmaya başladı...
Vaziyet ortada;
Saadet, “statükoyu” değiştirme konusunda ne kadar kararlı olduğunu gösterebildiği oranda oy alır!..
Ve dikkat etmek zorunda ki;
“Kararlılık” konusunda şüphe uyandırdığı an, fena çakılır!..
Statükonun merkezine yönelenler, “flu” görüntüyle idare edebilir;
“Milletin merkezine” doğru yol alanlar ise “net” olmak ve “net mesajlar” vermek mecburiyetindedir.
Kim ne derse desin, millet her şeyi çok ama çok iyi görüyor...
Anadolu, Ankara’dan daha uyanık...
Ve çok daha “net!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi