Türkiye-Ermenistan sınırı açılma yolundaymış!..
Ermenistan, uluslararası platformlarda laf olsun diye bizim Ermeni katliâmı yaptığımızı kabul ettirmek için uğraşıp durmuyor. Bu bitmez tükenmez yalanıyla, bedavadan gelecek büyük menfaatler hedefliyor. Bizim Ermeni soykırımı yaptığımızı uluslararası câmiada tartışmasız şekilde kabul ettirebilirse, arkasından toprak ve maddî tazmînat isteyecek.
Gizlemeye bile lüzum görmeden Doğu Anadolu’nun bir kısmının kendilerinin olduğunu zaten söylüyorlar. Kedinin gözü nasıl devamlı farede ise, dost(!) İsrail ile dost(!) Ermenistan’ın gözü de devamlı bizim topraklarımızda. İsrail’i 3 bin yıllık “arz-ı mev’ûd”a sahip olma idealinden, Ermenistan’ı da Ararat’a sahip olma idealinden vazgeçirmek mümkün değil.
Düşünebiliyor musunuz? Bizim Güneydoğu Anadolu’nun tamamı, Doğu Anadolu’nun bir kısmı ve Akdeniz Bölgesi’nin doğu kısımları “arz-ı mevûd” içinde. Şakası yok! İsrail buraların kendisine ait olduğu iddiasında…
Tansu Çiller, hangi vatanperver(!) danışmanının verdiği bilgiyle konuştuysa, İsrail’e gittiğinde, “Arz-ı Mev’ud sizin hakkınız” dedi. Yani “Bizim topraklarımızın büyük bir kısmı aslında sizindir” demiş oldu.
Ağrı Dağı’nın Ermeni dilindeki ismi Ararat. İsrail’in arz-ı mev’ud’a, Ermenistan’ın da Ararat’a, Ağrı Dağı ve etrafına yani Doğu Anadolu’nun büyük bir kısmına sahip olma ideali var. Ermenistan’ın değişmez ve değişmesi mümkün olmayan ideali bu. Bunu bilmemek, bilmezden gelmek, affı mümkün olmayan bir hata olur.
Milli Eğitim Bakanı ve Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik, Van Gölü’nün Akdamar Adası’ndaki 1000 yıllık Ermeni kilisesinin tamir edilmesi için çok uğraştı. Kilise nihayet 1.5 milyon dolar masraf yapılarak tamir edilip 29 Mart 2007’de o zamanın Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un “Hayırlı olsun” sözleriyle kurdelası kesilip açılışı yapıldı. Sayın Çelik’in emeli de yerine gelmiş oldu. Şimdiki Kültür Bakanı Ertuğrul Günay da Akdamar Kilisesi’nin bakımı için bu sene 50 milyar ayırdı…
Şu ileri görüşe bakın! Sayın Çelik, kilisenin tamiri hakkında şöyle diyordu: “Biz Akdamar Kilisesi’ni tamir ettirirsek, Ermenilerin bizi kötülemek için yaptıkları Ararat filmine karşı bir jest (kötülüğe karşı iyilik) yapmış oluruz ve Ermeni meselesi hakkında aleyhimizde olan Hıristiyan âlemi lehimize döner.”
Buyurun öyleyse. İşte tamir edildi. O günden bu güne Hıristiyan âleminin hakkımızdaki kanaatinde zerre kadar bir değişiklik oldu mu? Olmayacağı zaten belliydi, nitekim olmadı da. Ama bir şey oldu. Nedir o? Milli Eğitimimizin başındaki sayın bakanın ne kadar ileri görüşlü olduğunun meydana çıkmış olması.
Dağlık Karabağ’ı gasp eden, Azerbaycan’ın bir kısım topraklarını işgal eden ve Azerîlere yapmadık zulüm ve işkence bırakmayan, ezcümle meşhur Hocalı katilâmını yapan Ermenistan’a karşı nezaketimizin sebebi nedir ki; Demirel zamanından beri onları kollayıp duruyoruz. Demirel zamanında Ermenistan habire Azerî Türk’ü öldüredururken, biz onlara habire buğday yardımı yapıyorduk. Zâhir, “Zavallılar harbediyor. Olur ki gıdasız kalır güçsüz düşerler” diye düşünüldü. İnsanlığı kimselere bırakmayız ya, Demirel, Ermenistan’ın yaptıklarının insanî olup olmadığına bakmadan, buğday yardımı için şöyle diyordu: Biz Ermenistan’a insânî yardım yapıyoruz...
Maşallah kalbimiz pek yumuşak. Denize kıyısı olmadığı için Ermenistan’a acıyoruz. Türkiye-Ermenistan sınırını açıp zavallılara dışa çıkış yolu vermeli bari. Akdamar Adası’nda olduğu gibi, sınırı açarak bir jest daha yapalım ki; Hıristiyan kamuoyu bir defa daha aleyhten lehimize dönsün… Döner beyler döner, ona ne şüphe!!
Türkiye-Ermenistan sınırının kapalı olmasının Türkiye’ye hiçbir zararı yok. Sınırın açılması sadece Ermenistan’ın kârına. Sınır açılınca eğer uluslararası görüşmelerde Ermenistan’ın bizimle uğraşmaktan vazgeçeceğine teminat verebiliyorsanız, durmayın açın. Açın ki; bir gâileden kurtulalım. Yoksa niye açalım ki!..
Ama iş, sınırın açılmasına doğru gidiyor. Yoksa bilmediğimiz bir düşünce, bir iç siyâsî çekince mi var? Şöyle yani:
Hani gazeteci Hırant Dink öldürüldüğünde bazıları “Hepimiz Ermeniyiz” diye yürümüştü ya. “Sınırı açmazsak, bu kadar kimsenin isteğini yerine getirmediğimizden sıkıntı çekeriz” diye mi düşünülüyor yoksa?..
Bir şey daha var ki, bayağı gülünç. Adam çıkıyor, Ermenistan-Türkiye sınırının açılmasını istemeyen Azerbaycan’ı tenkit ediyor. Tenkit etmesi bir şey değil de tenkit ettiği ülkenin ismini bari doğru telaffuz edecek kadar bilgiye sahip olsa canım yanmayacak. İkide bir “Azerbeycan Azerbeycan” deyip duruyor.
Ne edip ne yapmalı da bu ülkenin adının “Azerbeycan” değil “Azerbaycan” olduğunu bu çok bilmişlere öğretmeli...
Sevgili siyâsim! Sevgili siyaset bilimcim! Sevgili profesörüm! Sevgili uluslararası konular uzmanım! Şu ikide bir kendisinden bahsettiğin ülkenin doğru adı var ya. İşte o Azerbeycan değil, Azerbaycan’dır, Azerbaycan, Azerbaycan!!
Siz Azerbeycan dedikçe, Azerbaycanlılar gülüyor, size gülüyor. Varsın gülsünler de siz Türkiyeli olduğunuz için sizin üzerinizden Türkiye’ye de gülüyorlar. Türkiye’ye de güldürüyorsunuz yani. İşte o kötü o!!