Mumbai'yi kınayan Obama Gazze'ye neden sessiz?
İlk “kırılma” sinyalleri…
Obama’nın Türkiye ziyareti, sempatik yeni yüzüyle ABD-Türkiye ilişkilerini neoconların “terörle savaş” perdesinde sadece “stratejik güvenlik ve askerî işbirliği konsepti”nden çıkarması beklentisini ne yazık ki karşılayamadı.
Ancak İsrail-Filistin meselesinden “Ermeni soykırımı tasarısı”na kadar birçok konuda bir suikasta kurban giden Kennedy’in ardından kırılan, otuz yılı aşkındır klasikleşen baba-oğul “Bushlar”dan kalma politikaları sürdürmesi, daha baştan hayal kırıklığı havasını yaydı.
Bilindiği gibi 20 Ocak’ta daha görevi devralmasından önce Hindistan’ın Mumbai kentinde onlarca insanın ölümüne sebebiyet veren ve Pakistan’a fatura edilen patlamayı derhal kınayan Obama, yarısı çocuk ve kadın bin beş yüz sivilin katledildiği, beş bin insanın yaralandığı Gazze’nin üç hafta boyunca bombalanmasına “sessiz” kalmıştı. “Amerika’dan tek ses çıkması” bahanesiyle İsrail’in katliamını Bush yönetiminin insafına bırakmıştı.
Daha işe başlamadan Amerikan yönetimi üzerinde büyük etkisi olan Yahudi lobisinin “tepkisini çekmeme” gerekçesi bunun bir bir derece “izâhı” olabilirdi…
Ne var ki Meclis’te Türkiye’ye ve İslâm dünyasının hoşuna gidecek “sevimli” telkinlerde bulunurken, daha üç ay önce bütün dünyanın gözü önünde işlenen bu insanlık trajedisini görmezden gelip bu hususa tek kelimeyle de olsa değinmemesi dikkat çekici oldu.
Türkiye’deki kamuoyunu ve İslâm âlemini derinden yaralayan soykırıma lâkayd kalması bir yana, “Davos fatihi” Başbakanın ve milletvekillerinin gözünün içine baka baka, “İsrail’in güvenlik kaygılarının meşru olduğunun kabul edilmesi” ve vahim cinayeti tıpkı Bush gibi “İsrail’in kendini savunma hakkı” görmesi, bu konudaki ümitleri de boşa çıkardı…
“ERMENİ MESELESİ”NE
“KIZILDERİLİ” KIYASI…
Obama’nın bir diğer çelişkili “kırılma sinyali,” “Ermeni meselesi”nde...
Seçim öncesi Amerika’daki Ermeni seçmenlerin oyunu almak için “soykırımı tanıyacağı” vaadinde bulunan Obama’nın, Çankaya’da Cumhurbaşkanı Gül’ün yanında yerli ve yabancı basının önünde, “Bu konudaki görüşlerim kayıtlar altında, değişmiş değil” diye başlayan sözleri, oldukça ilginçti.
Kendisini örnek göstererek “herkes geçmişiyle yüzleşmeli” tavsiyesiyle ülkesinin de bir zamanlar Kızılderililere ve son zamanlara kadar zencilere yaptığı soykırım, zulüm ve baskıları misal veren garip mukayesesi, Obama’nın “soykırım”ı telâffuz etmezse de Ermeni iftiralarını onaylarcasına konuşması, Ermeni iddialarına ne denli geldiğinin göstergesi.
ABD’nin yakın tarihte yaşadığı kölelik ve ayırımcılığı, iç savaşları, kanlı trajedik olayları örnek gösterip 1915 olaylarını bu kapsamda “Türkiye’nin geçmişinin bir kara lekesi” olarak değerlendirmesi, diasporanın propaganda kandığının ya da kandırıldığının ifadesiydi…
Belli ki Obama da provoke edilmiş; yanlış yönlendirilmiş. Bundandır ki Ermeni çetelerinin Osmanlı ile savaş halindeki Ruslarla işbirliği yaptığından, yüz binlerce Müslüman ahaliyi toptan katlettiklerinden, Doğu Anadolu’daki birçok kenti ve köyü ateşe verip yıkıp yaktıklarından ya haberi yok veya politika gereği “habersiz” görünmekte…
Osmanlı idaresinin, işbirlikçi çete ve komitelerin fitne ve kargaşaya âlet etmeye kalkıştığı, bin senedir barış ve birlik içinde yaşayan “sâdık tebâ” Ermeni vatandaşlarını korumak için yine Osmanlı toprakları olan Suriye’ye nakledilmesinin “soykırım” değil, bir “tedbir” ve “tehcir”den ibâret olduğunu ya bilmemekte yahut bilmezden gelmekte…
OBAMA’NIN GÜCÜ YETECEK Mİ?
Keza TBMM’de “Ermenistan’a sınır kapısını açın” çağrısında bulunurken Ermenilerin yıllardır süren Azerbaycan topraklarını işgalini, Azerilere yaptığı zulüm ve etnik temizliği “teğet” geçmekte. Başta Hocalı katliamı olmak üzere Ermeni işgali altındaki Azerbaycan’ın Yukarı Karabağ bölgesindeki insanlık trajedisi soykırımı, Ermeni zulmünden ve katliamından kaçan perişan haldeki bir milyon Azerî kaçkını (göçmeni) görmemekte…
İçinden geldiğini söylediği mazlum dünyanın hassasiyetleri nazara almaması, yüklenen onca anlama rağmen küresel gücün ve uluslararası mâlum mihrakların insanlığı ateşe veren politikaları rotasından çıkamayacağının ilk açık işâretlerini vermekte.
Gerçekten kabinesinde bir dizi “İsrail muhibbi” bulunan Obama’nın gücü, ifsad şebekelerinin önüne koyup peşinen bir nevî mahkûm ettiği muallel “menfî politikalar”a yetecek mi?
Bekleyip göreceğiz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.