Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Tam tersini yapmak!..

Tam tersini yapmak!..

Yanlış hatırlamıyorsam Osmanlı dönemi hariciye nazırlarından Keçecizade Fuat Paşa, kendisine sorulan 'Hariciyeyi yönetmekte nasıl bu kadar başarılı olabildiği' şeklindeki bir soruya: "Çok kolay, önemli bir karar almam gerektiğinde Rusya büyükelçisine gider, o konudaki fikrini sorar ve onun söylediklerinin tam tersini yaparım." şeklinde cevap vermiş...

Bağımsız bir devletin ne yapıp ne yapmayacağı hususu, o devleti yöneten insanların bileceği/bilmesi gereken bir iştir ve bu konuda başka başka taraflardan söylenen sözler, sadece belki elden geldiğince tersini yapabilmek açısından önemlidir.

Devletlerarası münasebetlerde, taraflardan ikisinin de menfaatine olacak şekilde davranabilmenin mümkün olduğu haller mutlaka vardır.

Ama bu türden münasebetlerde, terazinin kefesinin taraflardan birinin lehine kayabilme ihtimali de her daim vardır ve bu, belki de eşitlik olabileceği hallerden çok daha fazladır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve bu ülkede yaşayan insanların ne yapmaları veya ne yapmamaları gerektiği üzerine söylenen o kadar çok söz var ki, akla ziyan!..

Devlet olarak hangi konuda nasıl davranmamız gerektiğinden başlayıp, toplum olarak nasıl olmamız ya da olmamamız gerektiği hususuna kadar, hemen her konuda ahkam kesenlerle dolu etrafımız.

Adamların yapacak başka işleri yokmuş gibi, bu ülkenin karar vermesi gereken her konuda bizim adımıza fikir ve görüş üretiyor ve bunları uygulamamız gerektiğini vurguluyorlar, ısrarla.

Ekonomimizin durumu, İran'la ilişkilerimiz, Ermenistan'la neler yapacağımız, Azerileri nasıl ikna edeceğimiz, Kıbrıs konusunda atmamız gereken adımlar, Irak'ta olup bitenlere nasıl yaklaşacağımız....

Ülkede yaşayan yetmiş bir buçuk milyon insanın nasıl yaşayacağı, nasıl inanacağı, inançları ile ilgili uygulamaları ne ölçüde yerine getirip getirmeyeceği; hangi ülkeyi sevip hangisinden nefret edeceğimiz... Aklınıza gelebilecek her husus, fikir ve görüş oluşturmaları konusunda kapsama alanlarına giriyor yani.

Ürettikleri fikir ve görüşlerin hemen tamamı da, gayet üst perdeden ve sanki mutlaka yerine getirmemiz gereken şeylermiş gibi lanse ediliyor.

Ve ilginçtir, bu lanse etme işini gönüllü olarak üstlenenler de, kendileri fikir ve görüş geliştiremediklerinden olsa gerek; toplumun 'kanaat önderleri' olduklarını zannedenler.

Sıradan insanlar bile; bu ülkeye yönelik olarak, bir başka coğrafyadan gelen telkin ve tavsiyelerin ciddiye alınmaması gerektiğini bilebilecekken; okumuş-yazmış ve güya fikir ve kanaat oluşturma mevkiinde olan insanların, muhtemelen bizi bir yerlere doğru yönlendirmek için, ülke dışında imal edilen fikir ve kanaatleri, kendi malları gibi kullanıyor olmaları ne kadar acı!..

Dışardan bu işi yapanlar, ait oldukları ülkenin ya da topluluğun menfaatleri için ve ola ki dinlersek, birşeylere yarar ümit ve beklentisi ile bu işi yapıyor olabilirler.

Ama bu türden fikir ve kanaatleri, insanımıza aktarma görevi görenlerin ve aktarmakla yetinmeyip, bunların mutlaka dikkate alınmasının önemine vurgu yapanların derdi nedir acaba?..

Ülkemizin kendi kararlarını kendisinin alamayacağı, insanımızın da kendi hayatını ilgilendiren konularda, doğru davranışın hangisi olduğunu bilmeyeceğini mi zannediyorlar acaba?..

Yoksa, kendilerine verilen görev; başka yerlerde oluşturulan bu fikir ve kanaatleri, bir şekilde ülke insanına ulaştırmak ve mümkün olduğu kadar bunların kabul edilmesini sağlamaya çalışmak mı?..

Neyse ki, elimizde 'tam tersini yapabilmek' imkanı var...

Kullanabilirsek tabii...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi