Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Mertlik ne alemde?

Mertlik ne alemde?

Teknolojinin son harikaları askeri uçaklar, her tarafları bombalarla dolu olarak Fransa'daki, İngiltere'deki ya da İtalya'daki askeri havaalanlarından kalkış yapıp, ses hızından daha hızlı, Libya'ya ulaşıyor ve daha önceden tesbit edilmiş hedeflere yağdırıyorlar bombalarını...

Bombaların nereye düştüğü, kimlerin canını yaktığı çok da önem taşımıyor...

Akdeniz'in mavi sularında seyreden devasa gemilerden ya da denizaltılardan, yine önceden tesbit edilmiş hedeflere doğru gönderilecek füzeleri ateşleyen düğmelere basıyor birileri.

Füzeler çok hızlı bir şekilde hedeflerini buluyor ve yok ediyor...

Bombalar ya da füzeler, tam olarak hedeflerini buldu mu, bulmadı mı? Bu arada kurtarılmaya çalışılan sivillere zarar verdi mi, vermedi mi?.. Ne gam!..

Fotoğraflar geliyor Libya'dan... Askeri hedef olduğu anlaşılan bir tankın yanarken çekilmiş görüntüleri. Böyle ise fazla bir beis olmamalı diye düşünüyoruz nedense... Ancak bir başka fotoğrafta, az ötelerine düşen bombadan sakınmak için yere yatmış siviller çarpıyor gözümüze... Bir başka fotoğraf; belli ki bombalar düşmeden önce araçlarla dolu bir yolmuş burası, şimdi ise daha çok bir otomobil mezarlığını andırıyor.

Güya suçsuz insanları Kaddafi'nin zulmünden kurtarmak için harekete geçen savaş makinelerini yollayanlar ve onları kullananlar, kurunun yanında yaşların da yanmasından hiç rahatsız olmuyorlar anlaşılan...

Yaptıklarının kimseyi kimseden kurtarma ile herhangi bir alakası olmadığını, bütün meselenin menfaat paylaşımı ve güç gösterisi ile ilgili olduğunu, bu işi yapanlar biliyor aslında. Makineleri kullananlar, sanki bir bilgisayar oyunu oynar gibi basıyorlar ölüm kusan silahların düğmelerine...

Ve Putin bile, yapılanın düpedüz bir Haçlı Saldırısı olduğunu söylüyor...

Mertlik, daha tüfek icat olunduğunda bozulmuş olduğuna göre, uçaklarla binlerce metre yükseklikten atılan bombalar, hele de hedeften yüzlerce kilometre uzakta bulunup da karadan ya da denizden atılan füzeler, roketler icat edildiğinde; zaten tüfek icat olunduğunda bozulmuş olduğunu bildiğimiz o mertlik denilen şey ne hale gelmiştir acep?

Eskinin savaşçıları, bir ellerinde kılıç öbür ellerinde de bir kalkanla mücadele eden insanlardı herhalde. Muhtemelen, uzaktan atılabilen silah olarak 'ok ve yay' piyasaya çıktığında, mertlik denilen kavramın kalitesindeki azalma ile ilgili sözler yine söylenmiş olabilir, ama literatürde yer almıyorlar maalesef. Eskinin komutanları, askerlerinin başında ve belki çoğunlukla en önde gidiyor ve çarpışmaların en şiddetli olduğu mekanlarda bizzat bulunuyorlardı muhakkak. Dolayısıyla savaşın ve her ne sebeple olursa olsun bir insanın, hele de masumların canına kıymanın ne demek olduğunu da, mutlaka iyi biliyorlardı. Onların savaş konusunda daha isteksiz ve meseleleri barış yoluyla halletmeye daha arzulu olduklarını söyleyebiliriz yani.

Ancak, bulundukları rahat mekanlardan, onlarca masum insanın ölmesine sebep olabilecek saldırılar için emir veren komutanlar ve başkomutanlar var şimdilerde. Savaşı, hoşlarına gidecek şekilde yayın yapan televizyonlardan izliyorlar sadece; bir film seyreder gibi...

Savaş makinelerine bombalama emri veriyor ve bunu uluslararası bir sorumluluk olduğu için yaptıklarını söylüyorlar, utanmadan...

Yaptıkları işin, mütecavizden kurtardıkları genç bir kızın ırzına tasallut etmekten bir farkı yok oysa...

İleri, çağdaş, modern ve güçlü devlet olmak, kesinlikle mert olmamak manasına mı geliyor, ne dersiniz?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi