Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Kurallar hep çiğnenenecekse, yazılmasın bari...

Kurallar hep çiğnenenecekse, yazılmasın bari...

'Kurallar çiğnenmek için yazılmıştır' şeklinde bir söz var. Tabii ki bu sözün, kuralların neden çiğnenmek için yazıldığına dair devamı da vardır. Ama bu kadarı söylendiğinde bile, arif olanlar zaten tamamını anlamış olacakları için fazlasını söylemenize gerek kalmaz.

Kurallar vardır ve olmalıdır da. Ancak eğer çiğnenmek için yazılıyorlarsa şayet, zahmet edip hiç yazmamak daha akıl karıdır. Eh zahmet edilip yazılmışsa da, mutlaka uygulanmalıdır.

BM Güvenlik Konseyi'nin, Libya'daki olaylar sebebiyle aldığı kararlar sonrası birden bire efelenen ve nerdeyse başkalarını beklemeye gerek görmeden Libya'ya saldırmaya başlayan Fransa'nın yapıp ettikleri mesela, bildiğimiz kadarıyla kurallara aykırı idi. Ancak kuralları bozan, vaktiyle o kuralları koyanlardan birisi olduğu için olsa gerek, bu görmezden gelindi.

Bu görmezden gelme hali, sadece kuralları koyanlarla ilgili olsaydı, pek de dert etmezdik belki. Malum, kuralları koyma mevkiinde olanlar güçlülerdir ve güçlülere itiraz edebilmek için de güçlü olmak gerekir. Ama kuralları koyanların; bunların, bütün dünya ülkeleri tarafından ortaklaşa alınmış ve kabul edilmiş kararlar olup; dolayısıyla herkes için bağlayıcı olduğu yalanını sürekli olarak tekrarladıkları halde, sadece kendileri ile yetinmeyip başkaları için de imtiyaz peşinde koşuyor olmaları, doğrusu insanın canını sıkıyor.

Bizler saf saf, dünyanın bir tür düzene sahip olduğunu, kimsenin öyle kafasına estiği gibi davranamayacağını, mevcut kuralları ihlal edenlerin, uluslar arası mekanizmaları karşılarında bulup, gerekirse eğer, biraz da sert bir şekilde durdurulabileceklerini filan zannediyoruz.

Eh, doğrusunu söylemek gerekirse, bazen böyle olduğu da oluyor.

Ancak dikkatlice baktığımız zaman, uluslar arası mekanizmaların bazen kaplumbağa, bazen tavşan hızında çalıştığına şahit oluyoruz. Hız mevzuu biraz göreceli olsa da, karar vericilerin arzu ettikleri durumlardaki artış ya da azalış dikkatlerimizden kaçmıyor, tabii olarak.

Özellikle de bu türden mekanizmaların devreye girmesi ve alışılmadık şekilde davranan birilerinin te'dip edilmesi gereken durumlarda da, birdenbire bir atalet arız oluyor ve çarklar stop ediveriyor.

Benzer gelişmeler, torpilli olmadıklarını artık iyice bildiğimiz bazı ülkelerle ilgili olarak yaşanırsa eğer, mekanizmaların birden bire ışık hızıyla çalışmaya başladığına şahit oluyor ve tabii ki şaşırıyoruz.

Adamlar, kural koyuyor ve kendilerinin çiğnedikleri zaman 'bu sayılmaz' dedikleri yetmiyormuş gibi, her nedense torpilli nevinden kabul ettikleri diğer bazı ülkeler için de aynı şekilde davranıp, olup biten tuhaf şeyleri görmezden gelmekte herhangi bir beis görmüyorlar yani.

Konuyu sembolik olarak ele almaktan vazgeçip müşahhas örneklerle açarsak; Birleşmiş Milletler'in eşit oy hakkına sahip üyelerinin eşitliklerinin aslında pek bir anlamı olmadığını; BM'nin icra organı olarak çalışan Güvenlik Konseyi'ne çöreklenenlerin, her nedense bütün akışı istedikleri gibi kontrol edebildiklerini; yine her nedense uluslar arası kuralları ihlal ettikleri düşünülen ülkeler eğer Müslüman ülkelerse, kendilerine karşı ışık hızıyla müdahele kararı çıkarılır ve aynı hızla saldırılırken; mesela İsrail'e karşı kimsenin parmağını bile kımıldatmadığını... söylemeye çalışıyoruz.

Bu mesele böyle devam edip gidecek mi, yoksa birileri ortaya çıkıp da, 'durun bakalım, ne yapıyorsunuz siz?' deme ihtiyacı duyacak mı?.. Dememiz o ki; kurallar uyulacaksa yazılsın. Yok uyulmayacaksa, neden zahmet edip yazıyor ve bizi kandırıyorlar ki?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi