Kurtulmuş'tan “net” mesajlar!..
Saadet Partisi'nin seçimlerden başarıyla çıkan Genel Başkanı ile kurmaylarının bir araya geldiği istişare toplantısını izlemek üzere Nevşehir'in Kozaklı ilçesindeydik.
Diva İbis adlı Termal Otel'de, “seçim yorgunluğunu giderme” seansları.
Böyle, “rahat” bir atmosferle karşılaşacağımızı düşünüyorduk ki...
Kapıdan içeri adım atar atmaz etrafımızı çeviren Saadet Partililerin “yoğun soruları”na muhatap olduk...
Mevzu mu?..
Bazı “kartel” organları Erbakan Hoca'nın “siyasi yasağının kalkmasının” hemen ardından seri basın toplantıları düzenlemesini ve İran seyahatine çıkmasını bahane ederek...
“Numan Kurtulmuş'un Genel Başkanlığı”na dair birtakım tezviratlara başladılar ya...
Mesele o!..
Muhatap olduğumuz sorular, “Bir sıkıntı var mı hakikaten?” yolluydu...
Bizim cevaplarımız ise;
“Olacağını sanmıyorum” çerçeveliydi.
EKİP ORADAYDI
Başta Numan Kurtulmuş, Recai Kutan ve Oğuzhan Asiltürk olmak üzere camianın birçok güçlü ismi bir aradaydı...
Ve dahi... Yansıttıkları görüntüden “sıkıntı” mesajı çıkmıyordu.
Gerek otelin ferah ortamının, gerekse bu hoş tablonun etkisiyle gayet ılık bir ruh haliyle girdik, istişare toplantılarının basına açık bölümlerine...
Lâfı uzatmadan, ziyadesiyle dikkatimi çeken konuşmaya gelmek istiyorum.
Genel Başkan Numan Kurtulmuş'un koltuğunu tam manasıyla doldurduğuna dair kanaatimi birkaç yazıda dile getirmiştim.
Lâkin, nedense dün daha bir “Genel Başkan” gibi geldi bana.
Son derece “net” ifadeler kullandı,
Belki bundan önceki konuşmaları da “net” mesajlar içeriyordu...
Lâkin en azından bu kadar vurgulu değildi.
Önümüzdeki dönem politikalarında daha fazla risk alacaklarını, lafı eğip bükmeyeceklerini, Hak'tan başka hiçbir güç önünde düğme iliklemeyeceklerini dile getirirken yüzüne yüklenen anlam dikkat çekiciydi.
SP'nin başarıyla çıktığı seçimlerin ardından “Yüzde 10'u kesin aşarız” düşüncesinde olan parti mensuplarını, bu düşüncelerinden vazgeçmeye ve “baraja” değil de önümüzdeki ilk genel seçimde “iktidara” kilitlenmeye çağırışı da öyle.
Çok uzun bir konuşma; genel olarak bugüne kadar söylediklerini, çok daha vurgulu bir tarzla dile getirişine şahitlik ettik.
Evet, genel olarak!..
Numan Bey'in konuşmasının bazı bölümleri ise “tamamen yeni”ydi...
Mesela;
Genel Başkan olduğu “Atılım ve Açılım Kongresi”ne atıfta bulunduktan sonra, “İktidara Hazırlık Kongresi” olarak nitelendirdiği bir başka etkinliğin haberini vermiş olması...
Bu son derece dikkat çekiciydi.
Evet, mevzuat gereği “Büyük Kongre”lerin üç yılda bir yapılması gerekiyor...
Lâkin, ben bu kongrenin “çok daha önce” de yapılabileceğini düşündüm, nedense.
•
“İktidara hazırlık”tan bahsedildiğine ve partililere “İlk Genel Seçimlerde iktidara gelmek” hedefi gösterildiğine göre... “Büyük Kongre”nin hiç de uzun olmayan bir zaman sonra yapılması sözkonusu olabilir. (Bilemiyorum, belki de bu yıl içinde!..)
•
Ben; bu “Büyük Kongre” mesajının altını çizdim...
Bir meslektaşım da, “Erbakan Hoca'nın son zamanlardaki çıkışına ilişkin” bir soru yöneltti...
Kafalarda olan ancak o ortamda gündeme getirmekten imtina edilen bir soruydu bu...
Ve soruldu!..
Malûm, geçtiğimiz günlerde, Erbakan Hoca'nın verdiği mesajların oraya buraya çekilmesinin anlamsız olduğunu, Hoca'nın “Genel Başkanımız Numan Kurtulmuş Bey'dir” diyerek son noktayı koyduğunu...
Ve dahi;
Kendisinin “Saadet Partisi'nin neferi olduğunu” söyleme alçakgönüllülüğünü sergilemek suretiyle tartışmaları bitirdiğini yazmıştım.
Hayır, “kartel medyasının” başlattığı tartışma bitmemiş...
Numan Kurtulmuş'un “Büyük Kongre”den bahsetmesinin hemen ardından “Erbakan Hoca”lı bir sorunun gündeme getirilmiş olması bunu göstermekteydi...
•
Kurtulmuş'un bu soruya verdiği karşılığa gelince...
Son derece dikkatli, özenli ve kararlı bir “mesajlar” bütünüydü...
Önce, “Erbakan Hoca'nın 11 sene boyunca siyasi yasaklı durumda bırakılmasının ne kadar hukuk dışı bir durum olduğunun” altını çizdi.
Bunun tamamen 28 Şubat şartlarıyla alâkalı olduğunu ve Hoca'nın çok büyük bir haksızlığa maruz bırakıldığını vurguladı.
Ve hemen ardından şu mesajları verdi:
-Partide liderlik sorunu yoktur!..
-Camiamız, bu görevi 26 Ekim'de bize vermiştir.
-Yerel seçim sonuçları da bu yeni yönetimin milletimiz tarafından benimsendiğini göstermiştir.
-Bazı çevreler, seçimlerden başarıyla çıkan Saadet Partisi'nin önüne taş koymaya çalışmaktadır!..
-Hocamızın görüşlerinden her zaman istifade ederiz.
-Beş aydan bu yana Genel Başkan olarak görev yapıyorum. Bu süreç içinde Erbakan Hocamız ima yoluyla bile olsa telkinde bulunmamıştır.
-Erbakan Hocamızın İran gezisi kişiseldir. 54. Hükümetin D-8 projesi çerçevesinde gerçekleştirilmekte olan bir gezidir.
-Bu mesele polemik konusu yapılmamalıdır.
Net mesajlar. Problem yok.
ERBAKAN HOCA'YA ÖYLE, SAYLAN'A BÖYLE!..
Ah şu bir kısım medya...
Görmemişsinizdir herhalde; Habertürk gazetesi, VAKİT'in bir haberiyle, bizim bu habere ilişkin değerlendirmemizi manşete çekmiş.
Mevzuyu biliyorsunuz;
VAKİT, üç gün evvel Sabih Kanadoğlu'na ödül verirken “turp gibi” olan Türkan Saylan'ın Ergenekon araması esnasındaki “yatak döşek” halini işliyordu.
Ve ömrü boyunca “başörtüsü ile kavga eden” Saylan'ın hastalığından dolayı “baş örtmek” mecburiyetinde kalışını ele alıyordu. Habertürk bu haberi “gazetecilik etiği” açısından son derece “sakıncalı” bulmuş...
Bizi aramalarının sebebi de buymuş!..
Biz de dünkü yazımızda ifade ettiğimiz üzere söyledik gerekenleri...
Öncelikle, “Erbakan Hoca hakkında 'Hani hastaydı!' başlıklarını atarken 'etik kaygınız' neredeydi” mesajını vermemiz...
Ve hemen ardından Saylan'ı “Hastalığın kendisine verdiği fırsatı iyi değerlendirmeye” davet etmemiz.
Habertürk, dünkü manşetinde bir yandan Vakit'i hedef alırken, diğer yandan bizim “tefekküre” davet eden yaklaşımımızı 'kınar gibi' yapmış...
Haberde imzası bulunan meslektaşımız Recep Polat'ın “ifadelerimizi çarpıtmadan yansıttığını” ifade ettikten sonra...
“Bir kısım medya zihniyetinin” bu vesileyle bir kez daha ortaya çıktığını ifade etmiş olalım...
Adamlar, misyonerlik faaliyetleri resmi makamlar tarafından tespit edilmiş olan zâtları göklere çıkartırken, Erbakan Hoca gibi ömrünü milletine hizmete vakfetmiş bir büyük devlet adamına insafsızca saldırıyorlar!.. Yazık ki ne yazık!..