İdeolejik dayanışma mı, yargıya güven mi?
Baykal’ın hırçın, agresif, kavgaya çanak tutan çıkışlarından sonra CHP birden bire
Farklı bir havaya büründü.CHP sözcüleri, laiklik elden gidiyor’dan başörtüsü meselesini çözmek için Anayasa’yı değiştirmek bile yetmez, yüksek mahkeme daha önceki kararının gerekçesinde Anayasa’nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen 2. maddesine atıfta bulunmuştu, bu maddeyi değiştiremeyeceğinize göre –bu işi unutun-noktasına geldiler.
Bakıyorum, bir iki gündür CHP ve paralelinde hareket edenler çok rahatlar. Bıkıp usanmadan aynı noktaya dikkat çekerek kangrenleşen bu sorunun daha da derinleşmesi için çırpınıp duruyorlar.
CHP, Laikliği, dini hayatı baskı altında tutmak için kullanmıştır hep.Şimdi yine geleneğinden tevarüs eden aynı baskıcı tavrı sürdürüyor.Dinle ilişkilendirdiği her tezahüre şiddetle saldırıyor.Toplumun ortadan ikiye bölünmesine, sosyal barışın zedelenmesine hiç aldırmıyor.İdeolojik savunmacılığı milli bütünlüğe tercih ediyor.
Partilerin vazifesi toplumsal taleplerin sözcülüğünü yapmak,Halkla devlet arasında köprü olmaktır. CHP bunun tam tersini yaparak devletle halkın arasında köprü olmayı, halkı devlete göre biçimlendirmeye tercih ediyor. Onun için, bugün ki CHP’yi bir siyasi parti olarak değerlendirmek çok zor.CHP bir partiden çok bir infaz kurumuna benziyor.
Ama asıl anlatmak istediğim bu değil.CHP’nin son günlerdeki rahat tavrı beni düşündürüyor.Anayasa mahkemesi kararına vurgu yaparak bu iş olmaz diyen CHP sözcülerinin hangi mülahazayla bu kadar rahat olduklarını merak ediyorum. Bu yargıya duyulan güvenin bir gereği mi, yoksa ideolojik dayanışmanın doğurduğu bir beklentinin icabı mıdır, bunu zaman gösterecek.Ancak CHP bu tavrıyla çok tehlikeli sonuçlara sebep olacak bir oyun oynuyor.Yüksek Yargı’nın başörtüsüyle ilgili düzenlemeyi geri çevireceğini ima ederek, sadece kendini aşındırmakla kalmıyor, aynı zamanda yargıya olan güveni de sarsıyor.
Daha önce başkaları da yazdı, yargının görevi yerindelik denetimi yapmak değil, çıkan yasaların Anayasa’ya uygunluğuna bakmaktır.Yerindelik denetimi yargının kendini yasama ve yürütme yerine koyması, yetki gaspında bulunmasıdır..özellikle Danıştay son yıllarda verdiği bir çok kararla –yetki alanının dışına çıkarak- yargıya olan güveni zedelemiştir. Türkiye’nin 12 Eylül’e koştuğu yıllarda da bazı yargı organları aynı açmazın içine düşerek darbe ortamının oluşmasına katkıda bulunmuşlardır. Nitekim Evren’in 12 Eylül darbesinden sonra özellikle Danıştay’a dönük ciddi eleştirileri, hatta ithamları olmuştur.
Yargıya sadece CHP değil, Tüm Türkiye güvenmelidir.Bunun yolu, milletin sesine kulak vermek, ideolojik yorum ve tasarruflardan kaçınmaktır. Türk mahkemeleri Türk milleti adına karar verirler. Yani, mahkemeler milletin vicdanıdırlar.Türk yargısı bu vicdanın ne kadar sesi olabilirse o kadar itibar kazanır.
Yargı erk’i,itibarı dibe vuran CHP’nin kendisiyle birlikte Yargıyı da aşındırmasına fırsat vermemeli,CHP’nin köhnemiş ideolojik saplantılarına göre değil,hakka, hukuka, çağın ruhuna göre hareket etmelidir.