BUGÜNÜ ANLAMAK İÇİN, DÜNÜ ANLAMAK GEREK
Son günlerde, bir sol hayranlığı aldı başını gidiyor. Tv dizilerinde, gazetelerde masum, romantik tipler geçmişin önemli aktörleriyle özdeşleştirilerek takdim ediliyor.Eğer anlatılan dönem ve kişileri tanımasanız, bu imaj parlatma kampanyasına inanmamanız için hiçbir sebep yok..
Sanki 12 Eylül’ü hiç yaşamamışız, sanki Orak çekiçli, kızıl yıldızlı bayraklarla dolaşanları, istiklal marşı yerine enternasyonel okuyanları hiç görmemişiz gibi ,birileri solu bize yeniden pazarlamaya çalışıyor.
Kimsenin elindeki imkanları ideolojik amaçlarla kullanmasına bir şey diyecek değilim.Ama yakın geçmişin bu kadar çarpıtılması da doğru değil. öncelikle bir hususu belirtmekte fayda var; Türkiye’de hiçbir zaman Batı’dakine benzer bir sol hareket olmadı.Türk solu, solculuğu Rus’culuk veya çincilik olarak anlamıştır.Bunun için kendi ülkesinin bayrağı yerine bu ülkelerin bayrağını taşımış, bir fikir hareketinden çok, bir beşinci kol unsuru gibi hareket etmiştir.
Şimdi bazı eski tüfek solcular ABD’nin İslam dünyasında oynadığı menfi role bakarak, biz ABD emperyalizmine karşıydık, tam bağımsızlıktan yanaydık gibi laflar ederek, övünüyorlar.. ABD’ye karşıydınız ama kendi ülkeniz, kendi değerleriniz adına karşı değildiniz. Ya Sovyetler adına, ya da çin adına karşıydınız, bunun neresi tam bağımsızlık?
Bağımsızlık her türlü emperyalizm karşısında –kendi değerleriniz- adına gösterilen milli duruştur.Bırakınız milliliği, Solun Sovyetlere, çin’e karşı hiçbir zaman bağımsızlıkçı bir tavrı olmamıştır.
Diğer yandan,Türk solu hiçbir zaman batı’ki sol hareketler gibi özgürlükçü,bireyi merkez alan, sosyal devletten yana bir tavrı olmamıştır. Türkiye’de solun da, sağın da politikadaki konumunu tayin eden, din ve milli değerler karşısındaki duruşudur. Sol kendini Dinin karşısında konumlandırdığı için bu ülkede her zaman din düşmanlığı ile bütünleştirilmiştir. Sağ, dine, kutsallara daha saygılı olduğu için her zaman daha çok toplumsal desteğe sahip olmuştur. Yani batı’daki gibi sol’la sağın yerini sosyal politikalar değil, dinle arasındaki mesafe ve duruş tayin etmiştir.
Sözlerimizin doğruluğunu anlamak için son günlerdeki türban tartışmalarına bakmak kafidir.Sol’un türban karşısındaki tutumunda hangi özgürlükçülüğü, hangi insana saygıyı bulabilirsiniz.?
Deniz Gezmiş bir kahramanmış. Kahraman bir millete, onun değerlerine, hayatı pahasına hizmet edendir. Gezmiş bu ülkenin neyine hizmet etmiş? Türk bayrağı altında vatan mücadelesi mi vermiş, ülke işgal edilmiş de onu savunurken şehit mi düşmüş,ne yapmış?
Adam kaçırmış, gasp yapmış, askerle çatışmış, bomba atmış neticede yakalanıp idam edilmiş.Gasp ne demek, gasp, hırsızlığın cebir, şiddet ve tehditle yapılanıdır.Yani hırsızlığın bir başka şeklidir.Kimseyi incitmek istemem ama gençliğe böyle örnekleri kahraman diye gösterirseniz, gençleriniz ya hırsız, ya anarşist olur.Gezmiş için söylenebilecek en gerçekçi söz,dönemin şartlarında 9 martta, kullanılıp sonrada sehpanın dibinde yalnız bırakıldığıdır..Masum değildir, örnek alınacak, örnek gösterilecek bir yönü de yoktur.
Solu tanımadıkça bugün yapılan tartışmaları da anlamamız mümkün değil, Solun damarlarında hala aynı kan dolaşıyor.