ÇYDD kaç şehit çocuğuna burs verdi?
Türkan Saylan’ın evinin ETÖ kapsamında aranması bazı çevreler için tam bir can simidi oldu. İkide bir, Saylan’ın kanser tedavisi gördüğü vurgulanarak yapılan arama insani mülahazaların arkasına saklanarak eleştiriliyor.
Maksat, bir kanser hastasına da bu yapılır mıymış dedirterek, soruşturmayı sulandırmak.
Yargı kimsenin hastalığına bakmaz.
Önüne gelen delillere bakarak, aleyhinde kuvvetli suç şüphesi bulunanlar hakkında gerekli işlemleri yapar.
Kimin evini ararsam tepki alırım, kiminkini ararsam almam gibi düşüncelerle hareket etmez. İnsanların birbirleriyle ilgili kanaatleri de yargıyı ilgilendirmez. Mahkeme, kanaatler üzerinden değil, deliller ve belgeler üzerinden yürür.
Türkan Saylan bazı çevreler için önemli bir figür olabilir. Ama bu onun dokunulamayacağı, yargılanamayacağı anlamına gelmez. Hastalığı, cezaevi şartlarında tedavisi mümkün olmadığından ve esasen bu durumda olan bir kişinin tutuklanmasının bir yararı da olmadığından sorgulama aşamasında dikkate alınır. Nitekim Saylan için evinin aranması dışında, başka hiçbir işlem yapılmayarak bu durumun fazlasıyla gözetildiği anlaşılıyor. Onun için çıkarılan patırtının haklı bir nedeni yoktur. Üstelik güya onun hastalığına üzüldüğünü söyleyenlerin, Saylan’ı kanal, kanal gezdirerek adeta onun ölümünü çabuklaştırmaya çalıştıkları söylenebilir. Çünkü evi arandıktan sonra ölmüş bir Saylan onların işine daha çok yarar. Böylece ETÖ savcılarını Saylan’ı öldürdünüz diye istedikleri gibi dövebilir, kamuoyunu daha kolay manipüle edebilirler. Bazılarına zorlama bir yorum gibi gelse de Saylan’ın planlı olarak adım, adım ölüme götürüldüğünü, dirisini istismar edenlerin, ölüsünü istismar etmeye hazırlandıklarını düşünüyorum.
Öte taraftan, kimse evi arandı diye peşinen suçlu ilan edilemez. Saylan’ı suçlu ilan edenler, ETÖ kapsamında evini arayanlardan değil, bunu bir suçmuş gibi takdim edip onun üzerinden nemalanmaya çalışanlardır. Savcıların ellerinde hangi bilgilerin bulunduğunu, hangi gerekçelerle ÇYDD başkanının evini arattıklarını bilmiyoruz. Saylan, doğrudan doğruya bir suçlamanın muhatabı, yani şüphelisi olabileceği gibi, bazı bilgi ve belgelerin kaynağı da olabilir. Bunların ikisi aynı şey değildir. Birinci de, bir itham ve isnat, ikinci de ise, sadece delillere ulaşma durumu söz konusudur. Saylan için hangi durumun bahis mevzuu olduğunu önümüzdeki günlerde deliller ortaya çıkınca anlayacağız.
Ancak, medya’ya yansıyan ve ÇYDD yöneticilerince de ret edilmeyen iddialara göre derneğin bazı PKK terör örgütü üye ve sempatizanlarına burs verdiği kesindir. Türkan Saylan’da bunu inkâr etmemiş, gerekli araştırmaları yapmalarına rağmen sızmaların olabileceğini söylemiştir. Sivil toplum örgütlerinin görüşleri, düşünceleri, yapılarına vücut veren hassasiyetleri olabilir. Lakin bu hassasiyetler hiçbir zaman bölücü örgüt üyelerine yardım etmek, insanları din ve mezheplerine göre kayırmak şeklinde olamaz. Hem Anayasa, hem de ceza yasamız din ve mezhep ayırımcılığını yasaklamış, terör örgütü üyelerini ve şiddeti desteklemeyi men etmiştir. Kimse sivil toplum örgütüdür istediğine yardım eder, istemediğine etmez diyemez. Dernekler de insanlar gibi yasalarla bağlıdır. Diğer taraftan burs dağıtırken çağdaş yaşama katkı sunduğu söylenen ve bazı çevrelerce hararetle sahiplenilen bu derneğin örgüt üyelerine bol kepçeden burs verirken, şehit çocuklarına niçin aynı hassasiyeti göstermediği sorgulanmalıdır. Cumhuriyeti korumak PKK yandaşlarına burs verip, Şehit çocuklarına dirsek yapmak mıdır?