Ahmet Varol

Ahmet Varol

Sınırı aşanlara sınırı açmak

Sınırı aşanlara sınırı açmak

Türkiye’de yoğun bir şekilde gündemi meşgul eden Ergenekon meselesi daha başka birçok önemli gelişmenin ve tartışmanın gölgede kalmasına sebep oldu. Bunlardan biri de Ermenistan’la sınırların açılması tartışmalarıdır
Türkiye’nin dış politikayla ilgili herhangi bir meselesine “Ermeni” adının karışması doğal olarak kökü tarihte kalan birtakım tartışmaların ve sorunların da akla gelmesine sebep oluyor. Bu yüzden de hassasiyet arz ediyor.
Kökü tarihte kalmış olsa da çözüme kavuşturulamamış meselelerin hakkaniyet ölçüsü içinde çözüme kavuşturulması bir zorunluluktur. Ama bu meselelerde taraf kabul edilen ülkeler ya da toplumlar arasındaki tüm ilişkileri onlarla irtibatlandırmak da son bulmayan bir husumetin oluşmasına sebep olacaktır. Bu husumetin sürüp gitmesi ve asabiyete dayalı bir karşıtlığı canlı tutması toplumlar arası ilişkilerin ahlâkına uygun düşmez. Bizim böyle bir şeye her bakımdan karşı olduğumuzu yazılarımızı takip edenler rahatlıkla tahmin edeceklerdir.
Biz, devletlerarası ilişkilerin ulusçu anlayışa göre şekillenmesine de taraftar değiliz. Yani ikili ilişkileri düzenlemede başvurulacak ilkeleri “bizden” ve “sizden” fişlemesine göre değil de “hepimiz insanız” anlayışına göre şekillendirmek gerektiğini düşünüyoruz. Böyle bir anlayışla hareket ettiğimizde diğer ülkelerle kurulmuş ilişkilerin Ermenistan’la da kurulmasında herhangi bir sakınca görmeyiz.
Sınırların açılması konusuna gelince; biz sadece açılmasından değil, kaldırılmasından yanayız. Hukuki ve ahlâkî sınırların değil, coğrafi sınırların elbette. Resmî sınırlar korunsa da ilişkilerin kolaylaştırılmasını ve vizesiz hatta pasaportsuz geçişleri sağlayan prosedürlerin uygulamaya konmasıyla bu sınırlar kaldırılmış gibi olur. Avrupa bunu başardı ve bundan dolayı bir sorun değil, tam aksine rahatlama yaşadı. Günümüz şartlarında tüm dünya böyle bir şeye hazır olmayabilir. Ama bunu tüm dünya için bir arzu ve ideal olarak gönlümüzde taşımamız yetkilileri de şartları hazırlamaya yöneltecektir.
Fakat şunu unutmamak gerekir ki Ermenistan bir ulus olmaktan ziyade bir devlet vasfı taşımaktadır. Toplumlar arası ilişkileri iyileştirme konusunda olumlu adımlar atılması ihtiyacı, bu devletin yaptığı yanlışları ve işlediği haksızlıkları görmezden gelmeyi gerektirmez.
Bugün hâlâ çözüme kavuşturulamamış ve pek çok insanın mağduriyetinin devam etmesine yol açan Karabağ meselesinde temel etken Ermenistan’ın tutumudur. Bu ülke söz konusu meselede suçlu ve işgalci taraftır.
Meseleyi bizzat mağdur edilenlerin ve haksızlığa uğratılanların ağzından duymak belki daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Ben şahsen Azerbaycan ziyaretim esnasında Bakü’de Ermenistan’ın Karabağ işgali sebebiyle yurtlarından çıkarılmış ve zor şartlarda hayatlarını sürdürmekte olan şahıslarla görüşmüştüm. O insanlar saldırı esnasında şahit olduklarının yol açtığı psikolojik etkiyi üzerlerinden atamamışlardı. Fakat asıl arzuladıkları haksızlığa uğratılmalarına sebep olan işgalin son bulması ve kendilerinin gasp edilen haklarına yeniden kavuşmalarına imkân sağlanmasıydı. Bunun gerçekleşmesi durumunda belki geçmişi unutabileceklerdir.
Karabağ işgali sebebiyle haksızlığa uğratılanlar için Türkiye’nin aynı zamanda bir ümit olduğunu görmüştük. Dolayısıyla eğer Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkilerin normalleştirilmesi ve sınırların açılması Ermenistan için bir kazanım olacaksa mutlaka bir bedeli de olmalıdır. Mevcut şartlarda tahsil edilebilecek ve edilmesi gereken bedel de Karabağ meselesinin, haksızlıkların sona erdirilmesi suretiyle çözüme kavuşturulmasıdır.
“Anlaştık bu iş bitti” demekle bir mesele çözüme kavuşturulmuş olamaz. Çözüm ancak haksızlıkların sona ermesi, hakların yerini bulmasıyla sağlanabilir. Filistin’de yıllardan beri masa başı görüşmelerden ve onca anlaşma imzalanmasından herhangi bir çözüm çıkmaması da bu gerçeği ispat etmektedir. Çünkü Siyonist işgalden kaynaklanan haksızlık devam ediyor ve gasp edilmiş hakların sahiplerini bulmasına imkân verilmiyor.
Türkiye’nin dış politikada global baskılardan uzak bir özgür irade geliştirmesi ve ikili ilişkilerini bu iradeyle şekillendirmesi gerekir. Bugün şartların buna çok daha elverişli olduğuna inanıyoruz. Ermenistan’la ilişkiler konusunda Karabağ meselesinin adalete uygun bir çözüme kavuşturulması için ısrarlı davranması ve sonuç alması dış politikada özgür iradeyi aktif bir şekilde devreye soktuğunun göstergesi olabilir.
Ermenistan sınırının açılabilmesi için öncelikle sınırı aşanların kırmızıçizginin arkasına çekilmesi şart koşulmalı ve bu şarttan hiçbir şekilde taviz verilmemelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi