Nasıl bir Peygamber?
Geçen haftanın gündemini teşkil eden konulardan birisi de, Hz. Peygamber’di. Hem Kutlu Doğum Haftası, hem de Org. Başbuğ’un komuta ettiği askerî kurumu “Peygamber Ocağı” diye vasfetmesinden dolayı.
Kur’ân’ın “âlemlere rahmet” (Enbiya: 107) olduğunu belirttiği Hz. Muhammed’in (s.a.s) her yönüyle tanıtılması, kastedilen rahmetin çoğaltılması ve yaygınlaştırılması için gereklidir. Bunun için de her fırsat değerlendirilmelidir.
Kuşkusuz O’nun âlemlere rahmet olması getirdiği mesajla, bu mesajın hayata tatbikatıyla alakalıdır. O’nu önemsemek demek, masajını önemsemek, O’nu yaşatmak demek, mesajını yaşatmak olmalıdır.
Hele Efendimiz’in unutturulmaya çalışıldığı, Hz. Muhammed’siz bir İslâm inşası faaliyetlerinin yürütüldüğü ve din algısının O’ndan soyutlanmak istendiği bir dönemde, bu elzemdir.
İslâm’ın sekülerleştirilmesinin önünde en büyük engel, hiç tereddütsüz söylüyorum, Hz. Peygamber’dir. O’nun getirdiği dini liberal okumaların nesnesi kılmak isteyenler evvelemirde O’ndan kurtulmaya bunun için çalışmaktadırlar.
Sünnet’in dini kaynak olması etrafında oluşturulan tartışmalar gökten zembille inmedi. Amaç; paradigmasal kriz yaşayan Batı dünya düzeninin karşısında alternatif bir modelin oluşmasına izin vermemek.
Eski taktiktir. Bir şeyi yok edemiyorsan, kendine benzeteceksin! Kur’ân’ın mesajını Hz. Peygamber’den âzade okuma gayretleri, Müslüman bilinci “yapı-bozum”a tabi tutarak “ötekileştirme” faaliyetidir.
Merceği, Kur’ân’ı Hz. Peygamber’den sterilize ederek anlama gayretlerine tuttuğunuzda, İslâm’ın nasıl laik okumanın nesnesi kılınmak istendiğini görebilirsiniz. Ümmetin din algısında tâ başından beri sâbit olan “Hz. Peygamber’e sarılarak kurtulmak” bilinci boşuna hedef alınmıyor. “Hz. Peygamber’den kurtulmak” projesi; “liberal İslâm”, “ılımlı İslâm” yahut “modern İslâm” gibi mühendislik projelerini hayata geçirmek için kaçınılmazdır.
Rıhle dergisinin son sayısında, “Kur’ân’daki Muhammed’e karşı ‘Muhammed’siz Kur’ân!’ projesi” başlıklı bir yazı yayımladım. “Muhammed’siz Kur’ân” projesinin altında yatan saikleri anlatmaya çalıştım.
Yazıda, İslâm’ı Hz. Muhammed (s.a.s)’den bağımsız okuma girişimleri karşısında Kur’ân’ın bize öğrettiği Hz. Muhammed’i ifade ettim.
Hz. Muhammed’in dindeki konumunu veya nasıl bir peygambere inandığımızı tesbit etmek için öncelikle Kur’ân’a bakmak gerek. Burdan yola çıkarak Hz. Peygamber’in Kur’ân’la ilişkisini yine Kur’ân eksenli ele alarak konuyu dört başlık altında inceledim: 1. Kur’ân’ın açıklayıcısı olarak Hz. Peygamber, 2. Teşri kaynağı olarak Hz. Peygamber, 3. Rol model ve 4. Hz. Peygamber’e itaat.
Nasıl bir peygambere inandığımız konusu dinini ciddiye alan her Müslüman için önemsenmelidir. O’nun kişiliğine yönelik saldırılar yahut dindeki konumunu inkâra yönelik tartışmalar, aslında O’nun getirdiği mesajı hedef almaktadır.
Bundan dolayı Hz. Peygamber sevgisini çoğaltmak Kutlu Doğum Haftası’na hasredilmemeli. Bidat ve hurafelerden uzak etkinliklerle gündeme getirilmeli ve bu tür etkinlikler bütün yıla yayılmalıdır. Müslümanlar arasında Efendimiz’e olan ilgi ve bağlılığın artması için, O’nun neden ve nasıl âlemlere rahmet kılındığını en güzel şekilde anlatmalıyız.
Genç nesillerin rol model krizi yaşadığı bir dönemde, O’nun bütün yönleriyle güzel örneklik teşkil eden hayatını öğretmeli ve insanlığın yaralarını Hz. Peygamber’le sarabileceğini göstermeliyiz.
Kur’ân, İslâm ahlâk sistemini hayata geçiren canlı rol model olarak (gudvetun hasene) Hz. Peygamber’i mü’minlerin önüne koymaktadır.
Sinema sanatçılarının, futbol yıldızlarının, şarkıcı-türkücü tâifesinin medya üzerinden ayartıcı yöntemlerle gençlerin önüne rol modeller olarak serildiği bir demde, gerçek rol modelin kim olduğunu izah etmek, Allah’a karşı bir sorumluluktur.
Efendimiz’in insanlık için rol model olması Allah’ın iradesiyle ve O’nun emriyledir. “Andolsun ki, Resûlullah’da, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örneklik vardır.” (Ahzap: 21)
Rıhle’deki yazımda konuyla ilgili söylediklerimden küçük bir bölümü dikkatlerinize sunuyorum:
“Allah’ı ve âhiret gününü umanlara, Kur’ân, adres olarak Hz. Peygamber’i göstermektedir. Çünkü o, insanlığa sadece teorik içerikli bilgi ileten birisi değil, öğrettiklerini ete kemiğe büründüren yaşayan Kur’ân olarak da gönderilmiştir. Bir diğer ifade ile, Kur’ân, yaşayan hayata aktarıldığında Rasûlullah’ın sîretinden başka bir sonuç elde etmek sözkonusu değildir.
Peygamber’in rol model olma özelliğini kavrayamayan Mekkeli müşrikler, ‘Elçi olarak neden bir melek gelmedi?’ yollu itirazlarını sürekli yineleyip durmuşlardı. (Furkan: 21, En’am: 8-9)
Hâlbuki Allah’ın muradı sadece ilahi mesajı insanlara ulaştırmak olsaydı bu mesajı bir melek ile gönderirdi elbette ve böylece inkârcıların elinden de inanmama gerekçeleri alınmış olurdu. Lâkin, Allah, dinini insanlar için yaşayan bir modelle kolaylaştırdı, açıkladı ve beşer tarafından nasıl yaşanması gerektiğini gösterdi.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.