Taş atan çocuklara şiir yazmak
Devrimci karargah örgütüne yapılan baskında bir emniyet amiri ile çatışmayı izleyen bir vatandaşımız şehit oldu. Şimdi, Hakkari’de bir çocuk dövüldü diye ortalığı velveleye verenlerin ne tepki vereceklerini merak ediyorum.
Bazı gazeteler olayı sür manşete taşımış, neredeyse insanlık bitti diye başlıklar atmışlardı. Kimi köşe yazarları olaya eylem yapan bir çocuğun dövülmesi olarak değil, bir Kürt çocuğunun dövülmesi olarak yaklaşmıştı.
Bu tam da PKK’nın istediği bir şey. Polisin her operasyonunu, her hareketini Kürtlere dönük bir tecavüz olarak niteleyip, elini kolunu bağlamak.
Öncelikle bir hususun anlaşılmasında yarar var, güvenlik kuvvetlerinin kime karşı olursa olsun, orantısız güç kullanmasını asla tasvip etmiyorum. Bilakis, çocuklara karşı daha mülayim, daha esnek olunması gerektiğine inananlardanım. Ama milyonda bir meydana gelen bir olayı da köpürterek sanki Kürtlere karşı top yekün bir savaş açılmış gibi takdim etmek yanlıştır. Olaylar karşısında itidalini en çok koruması gereken basındır. Ama ne hikmetse tüm tepkiler ifratla tefrit arasında gidip geliyor. Bir türlü olaylara dengeli, muvazeneli bir yaklaşım gösterilemiyor. Bir çocuğun şiddetle darp edilmesinin savunulacak bir yanı yok. Ama çocuğun da sokağa çiçek toplamaya çıkmadığını, polis araçlarını taşladığını, sivil vatandaşların ev ve işyerlerini kundakladığını unutmayalım. Her çocukta bir melek aramak düşüncesi bir fanteziden ibarettir. Polis çocukta olsa büyükte olsa saldırıyla orantılı bir güç kullanmak durumundadır. Aksi takdirde ne olayların önünü almak, ne de vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamak mümkün değildir.
Medya nedense olaylara tek gözünü kapatarak yaklaşıyor. Terör örgütünün teşviki ile ortalığı savaş yerine çevirenler görmezden gelinirken, taş yağmuru altında görevini yapmaya çalışanlar şiddetle tenkit ediliyor. Bazı basın-yayın organları taş atan çocukları kutsayan, onları okşayan idealize eden yazılar, şiirler yayınlıyor. Nitekim 19 Nisan’da taraf gazetesinin 16. sayfasında yayınlanan Cahit Koytak’a ait “Polise taş atan çocukların şarkısı” isimli şiirde taş atma eylemi şu şekilde masumlaştırılıyordu:
“(….)
Madem taş atmak şöyle
Dursun,
Taşları okşamamız
Taşlarla oynamamız bile
Suç sayılıyor, o halde bizde ,delici
Bakışlarımızla
En zayıf oldukları yerden
Vuralım onları.
En yalnız oldukları yerden,
Aşil kemiklerinden vuralım
Onları.
(….)
Yerle bir edelim
Karakollarını dar
Kafalılığın.
(….)
Yerle bir edelim
Yasa kitaplarıyla örülmüş
Duvarlarını hak hukuk tanımazlığın
Taşlarla değil, hayır
Taşlarla değil,
Taştan hafif,
Sözden hafif
Gülden hafif
Güllerimizle, şarkılarımızla,şiirlerimizle..”
Bazı bölümlerinden alıntılar yaptığım şiir, adından da anlaşılacağı gibi polis taşlayan çocuklara yazılmış ve zımnen onlara yapılan hoyratlığı eleştirerek, bir anlamda eylemlerini masumlaştırıyor... Şiir Taraf’ta yayınlandığında Hakkari’deki meşum olay meydana gelmemişti. Polis taşlayanları, araç kundaklayanları, terör örgütünün maşalığını yapanları işte böyle şiirler yazarak masumlaştırırsanız, sonunda birilerinin polis vurmasına da çanak tutmuş olursunuz. Tavuk hırsızlığı yumurta hırsızlığından başlar. Hiç bir suç, basit değildir. Her küçük suç, bir büyük cürmün anasıdır. Şiddetin her türlüsü kim tarafından yapılırsa yapılsın, ister çocuk ister yetişkin, yanlıştır. Bakalım, taş atan çocuklara şiirler yazanlar, dipçiklenen çocuk için demokrasinin ruhuna fatiha okuyanlar, teröristlerin babasız bıraktıkları çocuklar için ne yazacaklar?