Hangi hesap, sahibi için teminat değildir?
Tabii ki yanlış hesap diyeceksiniz...
Ergenekon’un karnından çıkan bunca silahlarla, dokümanları Şükrü Elekdağ gibi bir bürokrata gösterdiğinizde alacağınız cevap malum:
“Onlar fazla bir şey sayılmaz, bombalar, lav silahları eski iş görmezler...”
Pes doğrusu...
Lav silâhı iş görmez de mantar tabancası mı görür?
Bu mantık mantık değil, adeta devrin olayını karartma operasyonu.
Ana muhalefet liderine göre de, Ergenekon soruşturması savcıların sivil darbesiymiş...
Bu kadar delil, bu kadar karanlık ilişkilerden sonra...
Tarihte görülmemiş sayfalarla iddianameler...
Olanlara dudak büküp devletin hakim ve savcıları ile emniyet güçlerini zan altında bırakmanın tek bir nedeni olmalıdır. Kendileri de bu işlerle bağlantılı olduklarından uzun kulaktan alınmasını istiyorlar.
Bunca ihaneti...
Demek isterler ki derinleştirmeyin...
Hiç görülmüş değil...
Yer altı kaynıyor....
Balyalarla telefon görüşmeleri...
Silahlar, lavlar, el bombaları, kasa kasa mermiler....
Herhalde bu kadar silahla çelik çomak oynanmaz.
İşte görüyoruz.
Ergenekon deşildikçe, İstanbul’un göbeğinde silâhlı çatışmalar başlıyor. Adamlar evleri cinayet hücreleri haline getirmişler.
Her an tetiğe basmaya hazır militanları birileri “Ordu göreve” pankartları gölgesinde çoktan yetiştirmiş. Şimdi onlar iş başında...
Öte yandan DTP’nin milletvekilleri avazları çıktığı kadar zafer naraları atıyorlar.
Kürdistan’ın sınırlarını çizmişler.
Yabancı ordu dedikleri Türk ordusunun işgalinden kurtarmışlar şehirleri!
Ayrımcılığa ve de dibi görülmeyen ihanete doğru gidiyorlar.
Bin yıllık kardeşliği kirletip ayrı devlet kurmak havalarında.
Bu kadarı ülkeyi kaosa getireceğinden herhalde bu felaket tellâllarına karşı devletin savcıları gereğini yapacaklardır.
Görüyorsunuz işte...
İstanbul gibi bir şehirde silahlar güpegündüz hem halka, hem de devletin güvenlik güçlerine çevrilirken, diğer taraftan Ermeniler Van ve çevresinin kendilerine verilmesi için soykırımından yola çıktılar. Böylece ülkenin kara bağrında Kürtçülük, Ermenicilik aldı başını gidiyor.
Berikiler de Ergenekon’un yer altı dünyasını gizlemekle meşgul.
Efendim ünlü kişiler tutuklanır mıymış?!.
Suç işleme belirtileri kuvvetli ise neden tutuklanamazmış?
Ya kim tutuklanır?
Garibanlar mı? Kimsesizler mi?
Çünkü bu ülkenin yargıdaki alışkanlığı, kimsesizlere adalet, saygın olanlara ise dokunulmazlık olarak kitaplara yazıldığından yeni döneme bir türlü ayak uyduramıyorlar.
Türkan Saylan ünlü kişiymiş, evi aranmazmış...
Haberal’a dokunulmazmış...
Sendikacısı suç işlese de yanına yaklaşılmazmış...
Ben şimdi şunu merak ediyorum;
Sayın Baykal’ın yakıştırdığı gibi gerçekten bu savcılar sivil darbe mi yapıyorlar?
Bu kadar ünlüyü keyfi mi yakalıyorlar?
Hakimler delilsiz mi adamları tutukluyorlar?
Şayet öyle ise vahim.
Hatırlatırım... Ülkede Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu diye bir kurum var, hemen harekete geçip görevini kötüye kullananlara karşı gereğini yapabilir.
Ama görüyoruz ki yapmak gereğini duymuyor.
Demek ki ortalıklarda bir keyfilik yok...
Keyfilik ekran başlarında... Manşetlerde...
Yargılamadan zerre kadar haberi olmayanların deli deli saçmalıkları...
Bilen de konuşuyor bilmeyen de...
Önüne gelen hakim ve savcı...
Önüne gelen Ergenekon soruşturmaları hakkında bilgili bilgisiz atıp tutuyor.
Soruyorum:
Bu Şükrü Elekdağ beyefendi hayatında bir sefer kürsüye oturup yargılama yaptı mı? Soruşturmadan haberi var mı?
Suçluluk psikolojisinden anlar mı?
Delillerin ne anlama geldiğini bilir mi?
Ya da “Her Açıdan” programını yöneten bayan.
Elinde ne bir dosya var, ne deliller var, ne de ifadeler...
Olsa bile anlamazken ne konuşuyor?
Bu halka ne anlatmak istiyor?
Sizin derdinizi ben biliyorum
Elinizdeki şu tarihi saltanat, devlet imkanları...
Gideceğinden korkuyorsunuz, yoksa yargı dilinden anladığınızdan değil... (*) Emekli Hakim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.