Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Aslında şerbetliyizdir…

Aslında şerbetliyizdir…

Yaşadığımız ülkede, aklımızdan hayalimizden bile geçirmediğimiz türden şeylerin olup bittiğini öğreniyoruz her geçen gün...

Toprağa gömülmüş silahlar, mermiler ortaya çıkıyor birbiri ardısıra.

Devlet güçlerinde bulunan ve zaten sadece onlarda bulunması gereken türden silah ve mermiler bunlar.

Sıradan bir tabancadan çıkan mermi ya da fişeğin aidiyeti, balistik yoluyla tesbit edilebiliyor, bildiğimiz kadarıyla.

Ancak bir araziye gömülmüş halde bulunan ve gerektiğinde bir tanka karşı kullanılabilecek türden mühimmatın kaynağını tesbit edemiyoruz...

Aslında bir yönüyle normal bir şey bu.

Bu mühimmat, sıradan insanlarda bulunabilecek türden değil çünkü.

Devlet güçlerinde bulunması gereken türden mühimmat bunlar.

Devlet güçlerinde bulunması ve gerektiğinde vatan müdafaası için kullanılması gereken türden...

Konu ile, yani bulunanların kaynağının nereler olabileceği ile ilgili açıklamalar, kafamızı daha da karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor.

Yapılan açıklamalar, birbirini nakzeder olsa da; meydana çıkarılanların kaynağı hakkında başka türden tahminlerde bulunabilmekten aciz olsak da, elde ettiğimizle yetinmek durumunda olduğumuzun farkındayız.

Çünkü açıklamalar, 'bu böyledir!' tonunda yapılıyor.

Malum, 'bu böyledir' denildiğinde akan sular durur...

Şimdiye kadar öğrendiğimiz şeylerin doğruluğu ve yanlışlığı da kesin değil, biliyoruz.

Mahkemeler karar verene kadar da, bundan emin olamayacağız.

Binlerce sahifelik iki iddianame, yüzlerce klasör dolusu belge ve onlarca sanık var ortada.

Bundan sonra olabilme ihtimali olanlar da cabası.

Neler olup bittiğini resmi olarak öğrenebilmek için uzunca bir süre beklemek gerektiği açık.

Bu bekleme süresinin sonunda da, konunun hassasiyeti dolayısıyla, gerçeği bütün yönleriyle öğrenebileceğimizin garantisi yok.

Aslında bu ülkenin vatandaşları olan bizler, söylentilerde yer alan türden şeylerin, yöneticiliğimizi yapmak mevkiine kadar yükselebilmiş insanlardan sadır olmayacağına inandırılmışız...

Geleneksel tavrımız, 'başımızda birileri vardır ve onlar bu memleket için doğru olan her ne ise, mutlaka onu yaparlar' şeklindedir.

Büyük çoğunluğumuz devletle ilgili olarak, akıl erdiremediği türden şeylerle karşılaşma hususunda da, şerbetlidir esasen.

Sözgelimi, bu milletin kadınlarının büyük çoğunluğunun kullandığı başörtüsünün neden yasaklanmaya çalışıldığı konusunda, insanımızın çoğunluğunun ciddi bir fikri yoktur.

Birilerinin ısrarlı bir şekilde Milletimizin yüzde 99'unun mensup olduğu inanç değerleri ile kavga etme gayretinde olması da, izah edilemeyen konular cümlesindendir...

Her ne kadar 'halkımızın kullandığı başörtüsüne karşı değiliz' ya da, 'kimsenin inancıyla meselemiz yok' şeklindeki açıklamaları sık dinliyor olsak da, uygulama bunun tam tersini ortaya koymaktadır.

Ülke sathında bunlar ve benzeri konulara, devlet yapıyorsa bir bildiği vardır şeklinde bakanlar olsa da, aynı zamanda büyük bir kırgınlık yaşandığı aşikardır.

Bu türden sıkıntıların neden halledilmediği; neden devlet-millet kaynaşması denilen şeyi tam manasıyla gerçekleştiremediğimiz ve ülkemizi daha iyi noktalara taşımak için hep beraber gayret göstermemize neyin engel olduğu şeklindeki sorular ise, cevapsız sorular cümlesindendir.

Devletin, vatandaşların tek başına yapamayacağı işlerin yapılabilmesi için oluşturulmuş bir mekanizma olduğu ve bu ülkede yaşayan her bireyin, işlerin gidişatında söz sahibi olması gerektiği, gittikçe daha çok insan tarafından anlaşılıyor artık.

Herkes eşit olsa da, kendilerinin daha eşit olduğuna inananların hükümranlığının sona ereceği günler yakındır diyebiliriz...

Kimbilir, yaşananlar belki de bu gelişme ile ilgili sıkıntılardan kaynaklanıyordur.....

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi