Hiç değişmemişsin be zombi
Karadenizli olmam hasebiyle, oranın fıkraları, bana geçmişin hatıraları gibi gelir. Birisini anlatırsın bir hatıra, diğerini anlatırsın bir başka hatıra...
Bizim yaylaların düzleri eskiden inek bolluğundan oldukça kemreliydi.
Tezek kokusu, köyün girişinden başlardı.
Çocukluğumuzda biz o kokuya yerli parfüm derdik.
O güzelim yemyeşil çimenler üzerinde bir bakmışsın koskocaman bir inek boku. Sulusu, kurumuşu…
Bazen bilmeden çimenlere oturunca pantolumuz arkadan berbat olurdu.
Temel ile Recep işte öylesi bir yayla manzarasında dolaşıyorlarmış.
Recep:
“Ula Temel ha bu dünyada yaşadıktan sonra öleceksin, sonra da mezarında ot olup çıkacaksun, inekler yiyince seni kemre olacaksın, ben de seni gördüğümde diyeceğim ki; hey gidi Temel kardeşim hey, neydin ne hale geldun?”
Temel bu sözün altında kalır mı?
“Ula Recep, benim rüyam var, sen benden önce öleceksin, sonra da mezarında ot olup çıkacaksun. İnekler seni yeyip ha bu sulu bok gibi yapınca üzüleceğum haline, diyeceğim ki ‘hey gidi Recep kardeşim hey, hiç değişmemişsun..’ ”
Biliyorsunuz ki huylar suludur.
Özellikle eşeğin canı çıkmadan, huyu da çıkmaz...
Tanzimat’tan bu tarafa huyları hiç değişmeyen şu odaklar...
Bu ülkeye yıllardır yapmadığını koymadılar, şimdi de bir başka projenin peşindeler. DP’yi Cindoruk’la canlandırıp ne kadar pili bitmiş eski çakar almaz tüfekler varsa, hepsini bir araya toplayıp iktidar olacaklar...
Nasıl olacaksa bu iş?
Hem de bu saatten sonra.
Şu karanlık ilişkiler odağı... Şu anda deşifre edilen elemanları yüzünden hayli sıkışmış durumda. Kendisine çıkış yolu arıyor.
Ayrıca PKK’nın da silah bırakıp elebaşlarının dağdan aşağıya indirilmesi senaryoları gündemde. PKK, artık siyasal kimliğiyle yola devam etmek istiyor.
30 yıllık kanlı bir serüvenin nihayet noktalanmasının saati gelmişe benziyor. Dağdakilerle ovadakilerin devlet kademelerinde buluşabilmeleri için, eldeki siyasi formülün bir tarafında eskimez Demirel, diğer tarafında DTP’nin as lideri APO vardır.
Cindoruk’u İkinci Süleyman olarak sürüyorlar piyasaya.
APO’yu teslim edenler ne demişlerdi?
“Alın bu terörist başını ama, sakın idam etmeyin.”
O zamanın üçlü koalisyonun elebaşları olan Mesut-Bahçeli- Ecevit “baş üstüne” dediler. Sebebi ise şimdi anlaşılıyor.
DTP, Güneydoğu’da dikiş tutturmaya başlayınca, Kürtçülük versiyonunu bir tarafa itip üniter devlet söylemleriyle gündemi doldurmaya başladı.
Devlet imkânları önüne açılmışken, Kürtçülük gibi çıkmaz bir konuda ayak diremesi, bu saatten sonra anlamsız.
Sebebi gayet açık, devlet kapısı her zaman servet kapısıdır.
Koalisyon olursun, Bakanlıklar senin olur, istediğini istediğin gibi yapmak, dağda kurşun yemekten daha iyi değil mi?
Tıpkı İttihat Ve Terakki örgütü gibi, önce devletin askerini kurşunlarsın, sonra da Selanik’ten Halaskar askeri kurtarıcı olarak(!) İstanbul’un üzerine salarsın, arakasından parçaladığın devletin bir parçası senin olur...
Az olsun, benim olsun!
Şimdi de bir başka İttihatçıların kuşatması ile karşı karşıyadır devletimiz.
Görmüyor musunuz, Karayılan denilen yasadışı örgütbaşı çözüm olarak eşit şartlarda hem İmralı’yı, hem DTP’yi gösteriyor.
Buluşma yeri DTP ile DP’nin olası koalisyonudur…
Gerisi kendiliğinden çorap söküğü gibi gelir.
Bu şeytanî zekaya ne denir?
Hiç değişmemişsin, hiç değişmemişsin be Zombi...
(*) Emekli Hakim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.