MHP ve Kürtler
MHP lideri Devlet Bahçeli geçen hafta Meclis grubunda çok sert bir konuşma yaptı. Tepkisinin sebebi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Kürt sorununda ‘tarihi fırsat’tan söz etmesi ve hükümetin de bazı reform sinyalleri vermesiydi. Pek çok kimseye ‘Kürt sorununun çözümü’ adına ümit veren bu gibi gelişmeler, Bahçeli’ye göre bir dizi ‘ihanet’ten ibaretti.
Bu konuşmayı yanlış ve haksız buldum. Sebebi, Sayın Bahçeli’nin bu konuda Cumhurbaşkanı’ndan, hükümetten (ve benden) farklı düşünmesi değil. Yanlış ve haksız olan, kendisinden farklı düşünenlere ‘hain’ damgası vurmaya kalkması. MHP lideri böylesine suçlayıcı ve tahrikkár bir dil kullanmaktansa ‘biz şu politikalara karşıyız, bu açılardan sakıncalı görüyoruz’ gibi bir değerlendirme yapsaydı, hem daha insaflı davranmış, hem de tartışmaya katkı sağlamış olurdu.
Ama ne yazık ki ülkemizde sadece milliyetçi sağın değil başta Kemalizm olmak üzere daha pek çok siyasi akımın dilinden bu ‘hainlik’ suçlaması düşmüyor.
Bunun altında da kendini ‘mutlak doğru’ sanan bir kibir ve ‘benden farklı düşüneni sustururum’ diyen bir otoriterlik yatıyor. Bu dili kullandığımız sürece birbirimize haksızlık etmekten başka hiçbir yere varamayız.
Peki kullandığı dilin ölçüsüzlüğü bir yana, Bahçeli ne dedi?
Hükümetin gündeminde olan veya olduğunu düşündüğü bir dizi senaryoyu sıraladı ve yerden yere vurdu: ‘Koruculuğun kaldırılması, eğitim dilinin çeşitlenmesi, milli kimliğin tartışılması, Barzani devletinin tanınması’ gibi şeyler. Tüm bunlara şiddetle karşı çıktıktan sonra, ‘bin yıllık kardeşlik hukukunun çiğnenmesi’ne izin vermeyeceklerini ilan etti.
Bu son laf, enteresan. Çünkü gerçekten de Türkler ile Kürtler arasında bin yıllık ‘kardeşlik hukuku’ vardır. Osmanlı asırları boyunca kesintisiz sürmüştür.
1920’de Ankara’daki Büyük Millet Meclisi’nde konuşan Mustafa Kemal Paşa da bunu teyid etmiş, Meclis’te Türk, Kürt, Çerkes, Laz gibi ‘anasır-ı İslamiye’nin (İslam unsurlarının) bulunduğu(nu) hatırlattıktan sonra, bunların ‘yekdiğerinin her türlü ırki, içtimai, coğrafi hukukuna daima riayetkár’ olduğunu vurgulamıştır.
Ama kardeşlik hukuku karşılıklı saygıyı gerektirir, öyle değil mi? Karşılıklı saygı da, kardeşinin kültürüne, tarihine, diline hürmet etmeyi icab ettirmez mi?
O zaman Sayın Bahçeli neden ‘eğitim dilinin çeşitlenmesi’ne bu kadar tepki gösteriyor? Türkiye’nin Kürt çocuklarının okullarda seçmeli ders olarak kendi anadillerini de öğrenip geliştirmelerinin ne sakıncası var?
Ya da farklı bir soru soralım: Bulgaristan devleti, kendi vatandaşı olan Bulgar Türkleri’nin Türkçe kullanma ve öğrenme haklarını elinden alsa, Sayın Bahçeli buna nasıl tepki gösterecek? ‘Bulgaristan’ın üniter yapısı’ ve ‘bölünmez bütünlüğü’ adına oradaki Türk kimliğinin bastırılmasına alkış mı tutacak?
Peki Bulgaristan Türkleri birinci sınıf insan da, Türkiye Kürtleri değil mi? Eğer hepsi ‘kardeşlerimiz’ ise, tüm kardeşlerimiz için aynı iyi şeyleri istememiz gerekmez mi?
Sorular çoğaltılabilir. Demek istediğim MHP’lilerin sık sık tekrar ettikleri ‘Türk-Kürt kardeştir’ lafı üzerinde biraz düşünmeleri gerektiği. Bu çok güzel bir laf tabi, ama ‘kardeşiz dedik ya, sus artık, kendine Kürt deyip durma, fazla da Kürtçe konuşma’ gibisinden bir yaklaşımla devam ediyorsa, fazla bir değer ifade etmiyor.
Zaten eğer Kürtler bu ülkücü tipi ‘kardeşliği’ hissedebiliyor olsalardı, MHP güneydoğudaki seçimlerde sürekli nal topluyor olmazdı.
Sayın Bahçeli’nin karşı çıktığı ‘federasyon’ ve hele de ‘bölünme’ gibi başka senaryolar da var ki bunlara ben de karşıyım. Ama zaten devletin gündeminde böyle bir şey yok. Korucu sisteminin ise birden kaldırılması yerine reforme ve disipline edilmesinden yanayım.
MHP liderinin tepki gösterdiği bir diğer konu olan ‘PKK affı’na gelince ... Af demeyelim, ama daha kapsamlı bir ‘eve dönüş’ sağlanmadan akan kan nasıl duracak, Sayın Bahçeli biliyorsa lütfen bize anlatsın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.