Fransız ürünlerini boykot etmeliyiz
Memleketimizdeki pek çok duyarlı vatandaş gibi ben de Fransaya kızgınım. Ama bunun sebebi Fransız meclisinin 1915 bir soykırımdır demesi değil. Çünkü bence herkes tarih konusunda istediği yargıya varabilir, bunu serbestçe ifade edebilir. Yanlış görüşler zaten tutmaz, zamanla elenir.
Fransaya kızmamın sebebi soykırım inkarı suçu ihdas edip, soykırım yoktur diyenlere hapis cezası kesmesi. İfade özgürlüğüne yönelik apaçık bir saldırı bu. Fransanın din özgürlüğüne yönelik saldırıları (örneğin sokakta peçeyi, okulda başörtüsünü veya haçı yasaklaması) gibi.
Bu sebeple, şu ara gündemde olan Fransız ürünlerini boykot çağrılarına sıcak bakıyorum. Ancak ürün denince aklıma gelenler Renault ve Citroën marka arabalar veya Danone yoğurtlar değil. Bunlar ufak kalemler. Hem sonra bunları boykot etmek bize de zarar verebilir.
Benim gözüm, açıkçası, daha büyük kalemlerde. Boykot etmekle hiçbir şey kaybetmeyeceğimiz, aksine çok şey kazanacağımız efsanevi Fransız ürünlerine. Buyurun, size bir kaçını sayayım:
Asimilasyonizm
Kemalist rejiminin 1924 yılından itibaren uyguladığı herkesi zorla Türkleştirme siyaseti, aslen bir Fransız icadıdır. Fransız Devrimiyle başlayan uzun bir süreç boyunca, Fransa sınırları içinde Fransızlık dışındaki her dil ve kimlik bastırılmış ve Fransız ulusu içinde zorla eritilmiştir. Breton öğrenciler, örneğin, anadillerini konuştukları zaman Fransız öğretmenlerinden dayak yemiştir.
Buna mukabil, örneğin Amerikada, asimilasyonist değil, vatan esasına dayalı ve çoğulcu bir milliyetçilik vardır. Yani Amerikalı İtalyan yahut Amerikalı Yahudi olabilirsiniz. İngilizce dışındaki dilleri de her yerde serbestçe kullanabilirsiniz.
Rasyonalizm
Aydınlanma denince Türkiyede akla gelen tek şey olan Fransız Aydınlanması, dine karşı akıl ikilemi üzerine kuruludur. Bu, akılcılığı alternatif bir dine dönüştürmüş, öyle ki Fransız Devrimcileri Akıl Tanrıçası bile icad etmiştir. Soyut aklın doğruyu bulma kapasitesine duyulan bu aşırı güven de, kendini aklın yolu ilan eden otoriter ideolojileri (örneğin Marksizmi) Fransada hep çok popüler kılmıştır.
Buna mukabil, İngiliz-İskoç Aydınlanması, din ile akıl arasında çatışma değil, ayrışma, hatta uyum görür. Dahası, doğruyu bulmak için soyut akıldan ziyade deneye itimad eder.
Bu yüzden Anglo-Sakson ülkelerde rasyonalizm tutkusu zayıf, ama bilimsellik güçlüdür. İngilterenin Nobel ödüllü bilim adamı sayısının Fransanınkinden iki kat fazla olması, tesadüf değildir.
Otoriter laiklik
Fransız Aydınlanması, din-karşıtı bir öze sahiptir, çünkü dini otoriterliğin kaynağı sayar. Bu yüzden de Fransada laikliğin birincil hedefi hep toplumu dinden korumak olmuştur. (Tam da bizdeki gibi.)
Buna mukabil, Anglo-Sakson zihniyetinde, otoriterliğin kaynağı devlettir. Bu yüzden sınırlı devlet istenir ve laiklik de bu sınırlamayı din alanında yapar. ABDdeki laikliğin birincil hedefinin dini devletten korumak olması, bundandır.
Devletçilik
Liberalizmin hep zayıf kaldığı Fransada kutsal bir Cumhuriyet algısı vardır. Devlet merkeziyetçidir ve hem ekonomiye hem de toplumsal hayata istediği gibi müdahale eder. Örneğin, son soykırım yasasında da gördüğünüz gibi doğru tarih belirleyip dayatır.
İşte bunlar, yüz yıldır ne hikmetse örnek alıp durduğumuz Fransanın bazı ürünleri...
Ben de diyorum ki, hazır Fransaya kızmışken, gelin bunları da sorgulayalım. Fransayı otoriterliği ile başbaşa bırakıp, biz daha özgürlükçü, çoğulcu, adem-i merkeziyetçi, bireyci ve sivil toplumcu bir siyasi düzen kuralım. Sivil Anayasayı öyle yapalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.