Tarih kokan bir ilçe.. Beypazarı..
Beypazarı’nı biliyor musunuz?..
Ya da şöyle sorayım; tarihi konaklarıyla, el sanatlarıyla, ecdadımız 0smanlı’dan intikal eden çarşılarıyla, havuçuyla, tereyağlı kurusuyla, genç kızların “seksen katlı, çok tatlı” diyerek satışa sundukları nefis ev baklavasıyla, ağızda eriyen kuzu etli güveçiyle, az acılı tarhanasıyla, hepsinden de önemlisi; gani gönüllü cömert insanlarıyla, günümüze kadar ulaşan Beypazarı’na gitmeyenleriniz var mı?.. Şayet varsa, en kısa zamanda bu ilçeyi ziyaret edin..
Gidin, görün!.. Gördükten sonra da, şu ana kadar Beypazarı’na niye gitmediğiniz için kendinize serzenişte bulunacaksınız..
İsterseniz önce Beypazarı’nın tarihçe-i hayatından bahsedeyim..
Ankara’ya 100 km mesafede bulunan ve başşehirin kuzeybatısında bulunan Beypazarı, Hitit, Frig, Galat, Roma, Bizans, Selçuklu ve son olarak da cennetmekan Osmanlı’ların egemen olduğu tarihi “İpek Yolu” üzerinde bulunan yerleşim merkezlerinden biri..
Beypazarı ilçesine verilen ilk isim “Lagania”.. “Kaya Doruğu Ülkesi” anlamına gelen bu isim Beypazarı’nın konumunu ifade etmekte.. 0 dönemlerde de çevre şehirlerin ilgi merkezi olan Beypazarı’nda panayır şeklinde büyük pazar yerleri kurulmuş, halk alışveriş amaçlı bu pazarlara gelip gitmeye başlamış.. Bu meşhur pazar, ilçenin “Beypazarı” olarak anılmasına neden olmuş..
Verimli tarım alanları, doğal su kaynaklarının zenginliği, sarp yamaçlı tepelerle çevrelenmiş korunaklı bir konumda olması, Beypazarı’nı önemli bir yerleşim yeri haline getirmiş..
Beypazarı denince akla ilk gelen tarihi evler.. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesine de konu olan Beypazarı evleri, cumbalı, üstünde “guşgana” adı verilen bir çatıdan oluşan iki üç katlı yapılar.. Evlerin iskeleti olan ahşap, tatlı kireç denilen malzemeyle sıvanmış.. Odalardaki kirli havayı ve nemi alan yöreye özgü bu malzeme, evlerin uzun ömürlü olmalarını sağlamakta.. Beypazarı’nda, mimari açıdan en eski tarihli konak 13.yy’a ait.. Sokaklarda iç içe yerleşim tarzı benimsenmiş.. Bu nedenle kapılar, pencereler ve guşganalar birbirine bakar şekilde düzenlenmiş.. Evler, yerleşim olarak bitişik ve birbirine yakın inşa edilmiş..
Beypazarı hakkında söylenecek çok söz var fakat buna yerimiz müsait değil.. En iyisi bugün neden Beypazarı yazısıyla karşınızda oldum, sizlerle onu paylaşayım..
Hafta sonu güzel bir ekiple birlikte Beypazarı’na gittim..
İTO Meclis Üyesi ve MÜSİAD 0tomotiv Sektör Başkanı, Beypazarı’nın has evladı Necmettin Öztürk’ün daveti üzerine yaptım bu seyahati..
Necmettin Beyin abileri; Muharrem Öztürk, Bayram Öztürk, Burhan Öztürk, 0p. Dr. Ufuk Özaydın, İlahiyatçı Abdülhalik Selman Hoca, emekli yönetici Lami Özey ve ülkemizin önde gelen gömlek imalatçılarından işadamı Mehmet Batur da bu gezide beraber olduğumuz kardeşlerimizdi..
Necmettin Öztürk doğup büyüdüğü memleketini daima hatırlayan ve ön plana çıkarmaya gayretli bir kardeşimiz!.. Bizi pek çok kere Beypazarı’na davet etti ancak vakit meselesi.. Bu defa uygun düştü ve iştirak ettik..
Beypazarı, yukarıda da belirttiğim gibi gerçekten görülmeye değer bir yer.. İlçeye girdiğinizde tarihi bir coğrafyada olduğunuzu hissediyorsunuz..
Arkadaşlarımızla birlikte Belediye Başkanı M.Cengiz Özalp’ı ziyaret ettik..
29 Mart yerel seçimlerinde Ankara’da MHP’den başkan adayı olan Mansur Yavaş’tan görevi teslim alan Cengiz Bey, Beypazarını Haziran ayı başlarında yapılacak olan 10. Tarihi Evler, El Sanatları, Havuç ve Güveç Festivali’ne hazırlıyor..
Ardından Beypazarı Kaymakamı Hikmet Aydın Bey’in makamına uğradık.. Kaymakam Beyi tanıdıktan sonra Beypazarı ilçesinin idareci noktasında ne kadar şanslı olduğunu anladık.. “Halkın lisanıyla konuşan ve de milletinin dertleriyle dertlenen, sevinçlerine iştirak eden bir Kaymakam vardı karşımızda!..” Dinledik, konuştuk, ardından da kucaklaştık.. Devlet-millet kaynaşmasının tezahürüydü bu!..
Hikmet Aydın Beyi kutluyorum.. Hikmet Beyin şahsında devletimizi idare edenleri de tebrik ediyorum.. Böyle insanları temsil noktasında bulundurdukları için!..
Ve ardından “Taş Mektep” ismi verilen tarihi bir konakta Belediye Başkanı tarafından şerefimize verilen ve içerisinde Beypazarı yöresel lezzetlerinin olduğu bir öğle yemeği.. Yemekte, İl Genel Meclisi ve Belediye Meclisi eski Üyelerinden Mehmet Katı ve Beypazarı Ticaret 0dası Başkanı Necdet Çalışkan’la yaptığımız doğal muhabbet..
Sonra da 784 yıllık Sultan Alaaddin Camii’de kıldığımız ikindi namazı.. Aynı zamanda Diyanet-Sen’in Beypazarı Temsilcisi de olan Camii imamı Emin Kabasakaloğlu’yla içilen demli çaylar..
Daha sonra Öztürk kardeşlerin doğup büyüdüğü Beypazarına 5 km uzaklıkta olan Kuyucak Köyüne intikal edişimiz..
Kuyucak tarihi bir köy.. Şu an 40 hane kalmış.. Necmettin Bey baba evini ihya etmiş.. Nostaljiyle modernizeyi birleştirmiş ve ortaya güzel bir eser çıkmış.. Yeşil bir halıyı andıran bahçede yenilen akşam yemeğinden sonra üstadımız Abdülhalik Selman Hoca günün mana ve ehemmiyetini içine alan bir feyizli sohbet yaptı ki fevkaladeydi..
Ertesi gün yeniden ilçeye gidildi.. Beypazarının tarih dolu ihtiyar dar sokaklarından geçildi.. Beypazarını kuşbakışı gören Hıdırlık’a çıkıldı.. Manzara gerçekten nefisti.. Ardından bünyesinde birçok konağı barındıran Alaattin Sokak ve Kültür Evi gezildi.. Adına Telkari Gümüş İşlemeciliği denilen ve birbirinden güzel el işi takıların satıldığı gümüş mağazaları ziyaret edildi.. Ayrıca görüp etkilendiğimiz yerlerin arasında doğa yürüyüşünde ülkemizin önde gelen yerlerinden biri olan ve “doğal kuş alanı” olarak da adlandırılan “İnözü Vadisi” oldu.. Yüksek kayalardan oluşan ve kovuklarında, kartalların, akbabaların, yuva yaptığı bir yer İnözü!.. Görülmeye değer gerçekten!..
Netice-i kelam; “her gelişin bir dönüşü var” atasözünden yola çıkarak bizde iki günlük Beypazarı seyahatimize son noktayı koyduk.. Ve ait olduğumuz yere, yani aziz İstanbulumuza geri döndük..
Bu seyahatimizde yanımızdan ayrılmayan kişiler oldu.. 0nları da zikretmeden geçmeyeyim.. Kaymakam Beyin özel kalem müdürü Mesut Berispek, Selahattin Berispek, Yüksel Yıldırım, Nurullah Yıldırım, Galip Ertem, Özlem Şekerlemeden Serkan Kahya ve ismini hatırlayamadığım pek çok gönül dostuna selamlarımı ve teşekkürlerimi ifade ediyorum..
Tabii en başta da Necmettin Öztürk, Muharrem Öztürk, Bayram Öztürk ve Burhan Öztürk kardeşlerime...