“Kur’an” Diyerek Aldatanlar
Aşağıdaki satırları kaynak bildirmeden alıntılıyorum. Sebebi, onların reklamlarını yapmamaktır. Bakarsın merak eden bazı kardeşlerim oralara takılır da kafalarını karıştıran bu ve benzeri bir sürü gerekmezleri “bilim” diye okuyarak zamanlarını yitirebilirler.
Şimdi tahammül gücünüzü yükselterek şunları bir okuyunuz lütfen:
“Kitabın tümü boyunca Kuran dışı kaynakların niye dinin kaynağı olamayacağını gösterdik. Anlattığımız, savunduğumuz metot çok açıktır. Kuran’ı elimize alıp, din diye ortaya atılan tüm geri kalanı kenara atmak.
Israrla vurguladık ve yine vurguluyoruz. Kuran dine eşittir. Dinin %100’ünü Kuran oluşturur. Her kim olursa olsun hiç kimsenin dine, yani Kuran’a artı bir ilave, eksi bir eksiltme yapması kabul edilemez.
Maksadımız dinin, yani Kuran’ın, onun sahibi olan Allah’ın tekeline girmesidir. Allah’ın tekelinde olana ortaklık etmeye kalkmak, biraz da olsa kendi fikrini, geleneğini, şahsi görüşünü dine sokuşturmak olacak şey değildir. Allah’ın hüküm konusunda hiçbir ortağı yoktur. Kuran’a dönüş hareketi her şeyden önce Allah dışında hüküm koyucu bırakmama hareketidir.”
Önerilen nedir?
Bütün kitaplarınızı yakın, yıkın, atın.
Bütün tefsir, hadis, fıkıh, ahlak, tasavvuf… kitaplarını atın gitsin.
Elinize bir Kur’an meali alın ve okuyun. Üstünde düşünün ve anladığınızla amel edin. Bu size yeter de artar bile.
“Din” budur. Yapacağınız da bu kadar basittir.
Öyle İmam Hatiplere, Kur’an Kurslarına, İlahiyat Fakültelerine, İlahiyât Yüksek Okullarına, medreselere, yurt dışında okumalara, tezlere, doktoralara, yani din konusunda “uzman” olmalara vs. hiç gerek de yoktur.
Bunu yapabilmek için kendi dilinizi bilmeniz yeter. Kendi dilinizde bir meal de nasıl olsa vardır. Birileri sizin için zahmet edip Arapçadan çevirmiştir herhalde…
Ben böyle bir adamı tanıdım. İlkokul mezunuydu ve aynen böyle yapıyordu. Mahallesinde “din tartışmalarından “dolayı kavga etmediği kimse kalmamıştı. Herkes elinden bizar ediyordu. Bana kaç kere şikayet ettiler. Ama elden ne gelir!
Karşılaştık da birkaç kere. Mealden bir şeyler okuyor ve “ben böyle anladım” diyor. Anladığı da bir hakikat olsa yanmazsın. Ama yanlış anlıyor. Siz istediğiniz kadar tefsirlerden yararlanarak doğruyu anlatın, nafile. Sizi hiç dinlemiyor. “Dediğim dedik, çaldığım düdük” diyor.
Nasıl demesin ki, ona göre sen Allah Teâlâ’nın dediğinin tersini söylüyorsun. Sen mi daha iyi biliyorsun, Allah mı?
Akla hayale gelmez anlamlar çıkarıyor adam mealden. Nereden aklına geliyor bunlar, hayret edersiniz.
Bir de edepsiz ki. Dediğini diyor ve sizi hiç dinlemiyor. Biraz ısrar etsen, sırtarıyor, kızıyor da. Uysan, kavga hazır.
Sonunda ben de herkes gibi onu hangi sokakta gördümse, öteki sokağa kaçıyorum. Böyle yaparken de aklıma “Hz. Ömer’in şeytanı” geliyor ve kendi kendime gülüyorum. Hani o Hz. Ömer’i görünce başka sokağa kaçarmış ya, aynen öyle. Ne günlere kaldık ya Rabbi!
Kur’an mealleri okunsun diye yazılır ve elbette ki faydalıdır. Okuyup ondan ders almak, öğüt almak gerekir. Ama iş fıkıh ve hukuka gelince, o tür bilgileri kendi kitaplarından okumalıyız. Kur’an- Kerim’den ahkam çıkarma işi “müctehid” işidir. Müctehitlik ise ilim işidir, hem de en ciddisinden.