Obama dönemi
Amerika’nın devlet politikasına Pax Americana diyebiliriz. Dünya tarihinde Pax Romana, Pax Ottomana, Pax Britanica’dan sonra Pax Americana...
Geçmişte Roma’nın, Osmanlı’nın, İngiltere’nin azılı düşmanları vardı. Hiçbirinin fazla dostu olmadı. Bugün ABD de aynı durumdadır. Tarih kanunları böyledir. Hükmünü icra eder.
Pax Americana’nın şahane uygulayıcısı Başkan Reagan oldu. 20. asrın en büyük ABD başkanı. Tek silâh patlatmadan Sovyetler Birliği heyûlâsını darmadağın etti. Hiçbir devlet birbiri ardı sıra aynı kıratta yöneticiler çıkaramaz. Başkan Bush II, Pax Americana’yı yüzüne gözüne bulaştırdı. Genişletilmiş Orta Doğu ve de Kuzey Afrika kabîlinden lâflarla dünyanın gözünü korkuttu. Bağdad Müzesi’ni yağmalatıp Hazret-i Alî’nin ve İmâm-ı Âzam’ın türbelerine top ateşi açarak, girmek istediği coğrafyanın nefretini kazandı. İran gibi mahallî bir devletin, ABD ile dalga geçebildiği ortamı hazırladı. Bir türlü yakalayamadığı Üsâme’yi, dünya tarihinin en büyük terör lideri mertebesine çıkardı.
Başkan Obama, elbette selefinin hatalarını tekrarlamayacaktır. Değişik bir üslûp kullanacaktır. Metodları ve tercihleri farklı olacaktır. Pax Americana’yı bu coğrafyada Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan’la yürütmek, nimetlerini paylaşmak teklifini yaptı. Terör odakları söndüğü takdirde Filistin devletini kuracağını, İsrail genişlemesini durduracağını vaad etti (Clinton da aynı fikirde idi).
Başkan, milletlerarası politika kurallarının izin verdiği oranda samimiyetle konuştu. Hem Ankara’da, hem Kahire’de. Mısır’ın ve S. Arabistan’ın Amerika’ya tam destek vereceklerine eminim. Türkiye zaten stratejik müttefiktir, ortaklık teklifi bile almıştır.
İran cumhurbaşkanı seçiminden sonra Tahran’ın tutumu, ABD’nin Orta Doğu politikasına istikamet verecek. Şöyle veya böyle... Bugün yapılan İran seçimlerini görelim, sonra konuşuruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.