Nükleer ve petrol
Amerika, İranın Hürmüz Boğazı trafiğini aksatacak bir teşebbüsünü casus belli (savaş sebebi) sayacağını resmen bildirmişti. Bunun boş tehdit olmadığını anlamak için, Hürmüz Boğazından geçen petrolün hacmini hatırlamak gerekiyor.
Başta Suudi Arabistan, Kuveyt, Emirlikler, Katar, Umman, Irak petrolünün önemli kısmı, Hürmüzden geçerek, Uzak Doğu ve Avrupadaki dünyanın büyük sanayi ülkelerine gönderiliyor ve oralardaki muazzam sanayii işletiyor: Çin, Kore, Japonya, Hindistan, Almanya, Fransa vs.
Bu çok büyük sanayi ülkeleri, gereken petrolü alamadıkları takdirde, petrol fiyatları ikiye, üçe katlanacak, birçok ülkede sanayi duracak, gerileyecek, iş yerleri kapanacaktır. Kriz kısa sürse bile berbat bir tablo oluşacaktır. Buna karşılık Amerika, İran petrolüne ambargo koymak için müttefikleri ile görüşüyor.
Amerikanın müdahale edip -bir ârıza varsa- Hürmüz yolunu açacağı âşikârdır. Basra Körfezi ve Hürmüz sahillerindeki İran üslerini işlemez hâle getirecektir. Hiçbir devlet, İrana karşı savaşı engellemeyecektir.
Diğer taraftan İsrail, İrana karşı hava harekâtı için çalışıyor. Buna Amerikanın mavafakati lâzım. Amerika ise İsrailden, hiç değilse Netanyahudan, onun dışişleri ve savunma bakanlarından yaka silkmektedir. Başkan Obama artık, Netanyahuya açıkça hakaret etmektedir.
Böylesine bir petrol krizi, her devleti etkiler. İranı da etkileyecektir. İran, Hürmüz için güvence verip Türkiyede bir nükleer konferans toplanmasını isteyebilir. Vakit kazanacaktır. Bombalarını ve füzelerini elden geçirecektir. Ancak bazı karşı devletler artık İranın tehdit yeteneğinin daha fazla yükselmesine izin vermeyeceklerdir. Daha kötüsü, başka devletlerde de nükleer aşkının doğmasıdır. Şöyle bir fantastik gelişmeye ne dersiniz: Japonya ve Almanya (artık kendimi güvencede görmüyorum, ben de nükleere başlayacağım) dese ne yaparsınız?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.