Geri adım, siyaset kurumunun intiharı olur
Başörtü yasağını kaldıran Anayasa değişikliği büyük bir oyla kabul edildi. Anayasa’nın 10. ve 42. maddelerine yapılan değişiklikler incelendiğinde Başörtüsü veya Türban’a hiçbir atıfta bulunmadığını görürsünüz.Bunun da sebepleri var, daha önce 1989 yılında özal döneminde “dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü ve türbanla kapatılması serbesttir” şeklindeki YöK yasasına ek 17. madde olarak eklenen düzenlemeyi, Anayasa mahkemesi dini bir kuralın kanun haline getirilmesini Anayasaya aykırı bularak iptal etmişti.
Yasağın kalkmasında mutabakata varan iki parti bunun için yasaya böyle bir hüküm koymadılar. Bunun yerine 42. maddeye “ yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla yüksek öğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir” hükmü ilave edildi. Bu hüküm daha önce YöK yasasına ilave edilmiş,1991 de Anayasa mahkemesine götürülmüş Anayasa mahkemesi bu hükmü iptal etmemekle birlikte Anayasanın 2. maddesindeki laiklik ilkesine gönderme yaparak türban yasağının devam ettiği yorumunda bulunmuştu.
Yani yasağın gerekçesi bir yorumdur. Yargıtay onursal başkanı Sami Selçuk mahkeme kararlarının sadece hüküm fıkralarının bağlayıcı olduğunu, gerekçelerinin, yani sonuca giderken yapılan yorumların bağlayıcı olmadığını söylüyor. Ayrıca mahkemelerin kanun koymak, veya kanun yerine geçecek yeni durumlar ihdas etmek gibi görevleri yoktur. Anayasa mahkemesi önüne gelen düzenlemeleri Anayasa hukuku açısında inceler, uygunsa yapılan talebi ret eder, uygun değilse yapılan düzenlemeyi iptal eder, ama onun yerine bir şey koyamaz, bu göreve yargı erkinin değil, yasama organının görevidir.
Daha önce Anayasa mahkemesinin önüne gelen kanunlar YöK yasasında yapılan değişiklerdi.Bu değişikliklerin Anayasaya uygun olup olmadığını içerik yönünden incelemek Anayasa yargısının görevidir.
Ancak şimdi yapılan değişiklik bir kanun değişikliği değil, bir Anayasa değişikliğidir. Anayasa mahkemesinin Anayasa değişikliklerini muhteva yönünden inceleme yetkisi yoktur. Aksi takdirde Anayasa yargısı, Anayasaya göre denetim yapan bir mekanizma olmaktan çıkıp, yerindelik denetimi yapan,hangi Anayasa değişikliklerinin yapılıp yapılmayacağına da karar veren bir mekanizmaya döner. Bu durumda Yasama yetkisini de kendi uhdesine almış olur ki bu hukuken mümkün değildir.
Bundan sonraki süreç bellidir, CHP büyük ihtimalle Anayasa mahkemesine baş vuracaktır.Yapılan düzenleme Anayasal bir düzenleme olduğu için Anayasa mahkemesi de konuyu sadece şekil yönünden inceleyecektir. Yani değişiklik teklifinin en az parlamentonun 1/5’i tarafından yapılıp yapılmadığına,değişiklik için gerekli oy çoğunluğunun sağlanıp sağlanmadığına, iki oylama arasında 48 saatin geçip geçmediğine bakacaktır. Bunlar var ise, esasa girmeden yapılan müracaatı geri çevirecektir.
Bazı çevrelerin iptal olur,Anayasaya aykırıdır şeklindeki yorumları, zorlama yorumlardır.Yapılan zaten bir ana kanundur. Ana kanunu tabi tutacağımız başka bir kanun veya kriter yoktur. Bu tür iddialar sanki mevcut Anayasanın üstünde gizli bir Anayasanın daha varmış gibi davranmaktır. Türkiye’nin Anayasası bellidir.Bunu değiştirmek de değiştirmemek de parlamentonun görevidir, mahkemenin neyin değiştirilip neyin değiştirilmeyeceğine karar verme gibi bir yetkisi veya görevi yoktur.Anayasa maddeleri arasında da bir hiyerarşi yoktur, olamaz. Zira böyle bir durum bir Anayasa bünyesinde iki Anayasanın bulunması demektir.Ne Anayasa tekniği açısından, ne de dünyadaki uygulamalar bakımından böyle bir tasnif mümkün değildir.
Kriz olur, kaos olur, değişikliği Cumhurbaşkanı bekletmelidir hatta iade edip zamana yaymalıdır şeklindeki iddialara gelince…Bu düşünce ve taleplerin hiç birine katılmıyorum. Bazı şirretliklere, çirkefliklere milli irade teslim olur, geri adım atılırsa Siyaset kurumu bir daha Türkiye’yi yönetemez.Bu milli iradenin sokağa teslim olması anlamına gelir.Ancakşuna katılıyorum, bu düzenleme kimsenin kimseye galibiyeti değildir. Kimse kimseden bir rövanş almış da değildir. Haksız, hukuksuz bir yasağın kaldırılmasıdır. Geçen süre içinde olaylardan herkes dersler çıkarmıştır.üniversitelerde bazı kışkırtıcıların provakasyonları olacaktır. Onun dışında bir şey olmadığını herkes görecektir. Kışkırtıcıların ısrarı düzenlemeyi yapanların duruş ve cesaretlerine bağlıdır.Herkes dik durursa, kimse bu işi çok fazla uzatma cüret ve cesaretini kendinde bulamaz.