Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

IMF'ye karşı ayıp mı olur?

IMF'ye karşı ayıp mı olur?

Silivri'de görülmekte olan dava sürüyor. 3. iddianamenin yolda olduğunu ve onunla birlikte, çoğu dudağımızı uçuklatacak türden bilgilere sahip olacağımızı ve uzunca bir süre de onları tartışacağımızı tahmin etmek güç değil.

Taraf Gazetesi tarafından ortaya çıkarılan ve askeri mahkeme tarafından yayın yasağı getirilen konu da 3. iddianamenin içeriğinde olacak herhalde.

Malum o konu, dudak uçuklatan konuların başta gelenlerinden.

Tabii bu arada aktüel gelişmeler sebebiyle gündemde az yer alsa da, ekonomik krizimiz berdevam.

Biraz hız gesmiş gibi gözükse de, küresel ekonomik krizin ülkemize olan yansımaları, insanımızı etkilemeyi sürdürüyor.

Kirizle ilgili ekonomik tedbirler, toplumun üst ve orta kesimi açısından faydalı sonuçlar doğurdu muhakkak. Vergi indirimlerinden faydalanarak yeni bir araba almak niyetiyle yola çıkanlar; eskiden olduğu gibi, istedikleri arabayı alabilmek için sıra beklemek mecburiyetiyle karşı karşıya kalınca, şaşırıyorlar.

Aslında bu biraz marka ve modellerin fazlalığı ve istenenin hemen bulunamaması ile alakalı. Ama yine de otomotiv piyasasında hareketlilik yaşandığı gerçek.

Tedbirlerden bazılarının süresinin uzatılması gündemde.

Vergi indirimlerinde süre uzatılması, yine üst ve orta tabaka açısından iyi sonuçlar doğuracak, muhakkak.

Ama ya toplumun düşük gelir grupları, onların durumu nedir?

Düşük gelir gruplarından da daha vahim olmak üzere, işlerini kaybetmiş ve yeni iş bulamamış olanlar, onların hali?..

Krizle ilgili olarak alınacak tedbirlerin, evine alacağı ekmek, çocuğuna alacağı süt ve belki ona vereceği üç-beş kuruş harçlık konusunda kendisine fayda sağlamasını uman kesimler açısından, henüz ciddi bir gelişme yok.

Ekonomik krizin derinden yaraladığı büyük bir kesim var ülkemizde ve krizin bütün fatura da, aslında onlar tarafından ödeniyor.

Devletin kasasına girecek paralardan (vergilerden) fedakarlık ederek, orta ve üst gelir gruplarının alışverişi hareketlendirmesini sağlamak, iyi bir fikre benziyor.

Ama piyasa dediğimiz şey, sadece otomotiv ürünleri ya da beyaz eşyanın alınıp satıldığı bir yer değil ki.

Esas hareketlenmenin gerçek manada bütün piyasalarda yaşanması; elbise, kundura, kırtasiye, halı, mobilya... gibi şeylerin satıldığı yerlerde de hareketlenme olması gerekiyor.

Bu hareketlenme olmadığı müddetçe, tedbirlerin sadece tepede işe yaradığı ve toplumun genelinin sıkıntılarının devam ettiği anlaşılır. Ki, durum da bundan ibaretttir zaten.

Yukardakileri memnun etmek için alınan tedbirler, temel olarak devletin vergi gelirlerinden karşılanıyorsa, aynı şekilde toplumun tümüne, hiç değilse çalışana, emekliye, dula, yetime... yine vergi gelirlerinden dağıtılabilecek bir kaynak, neden hâlâ düşünülmüyor dersiniz?

Bunun teknik adı 'harcama çeki' bildiğimiz kadarıyla. Ekonomik krize tedbir sadedinde bu yola başvuran ve en azından piyasalardaki hareketliliği sağlayıp, krizin daha fazla etki etmesini sağlamayı düşünen ve başarılı olan ülkeler de var.

Zaten imkanı var olan kesimleri rahatlatmak için vergi indirimi yapılabiliyor ve milyarlarca lira bu şekilde gözden çıkarılabiliyorken, toplumun tamamını rahatlatabilmek için benzer bir yola başvurulmamasını, nasıl değerlendirmek gerek acaba?

Böyle bir şey yanlış ise nasıl yapılabildi?

Eğer doğru ise toplumun daha geniş kesimlerinin rahatlatılabilmesi için neden benzer bir yola başvurulmuyor?

Böyle bir şey yapılması, IMF'ye karşı ayıp olur diye mi?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi