Denetimsiz yargı keyfîlik demektir
Hakimin tarafsızlığı...
Dokunulmazlığı...
Yargının bağımsızlığı..
Bunları anladık...
Ama denetimsizlik bir başka olaydır.
Hakim karar verirken vicdanı, ahlakı, anayasa, kanunlar...
Ya öyle değil de.
Yetersizse...
Mesleğinden habersizse.
Yaşantısı hakimlik mesleği ile bağdaşmıyorsa.
Tarafsızlığını koruyamayıp ideolojik boyutu ağır basıyorsa.
Akşam siyasi nutuklar savurup sabahleyin de milletin adalet kürsüsüne pişkin pişkin oturuyorsa.
Duruşma salonunda vatandaşa buz kestiriyorsa...
Duruşmalarını beceremiyorsa.
Duruşma saatini sabah 9 deyip vatandaşı akşama kadar mahkeme kapılarında bekletip sonra da iki hafta sonraya gün veriyorsa...
Duruşmada söylenenleri aynen zapta geçemiyorsa.
İktidar veya muhalefetin rüzgarına kapılarak kararlarını o yönde veriyorsa...
Seçimler, ideolojik beraberlikler derken kadrolaşmalar oluyorsa...
Bunları kim denetleyecek?
En zor olay insanın insanı denetlemesidir.
O zaman insanın kendi eliyle icat ettiği aletler giriyor devreye.
Kameralar...
Uydu yansıtıcıları... Paket programlar...
Avrupa ülkelerinde, trafik olaylarında rüşvet neden yoktur diye düşündünüz mü? Hormonla insanlığın başını belaya sokan Avrupalı herhalde çok da dürüst olduğundan olmamalı.
Aksine, trafik akışı uydudan takip edilince yoldaki trafik polisinin yanlış yapanı idare etmek gibi bir keyfiliği kalmıyor. Mutlaka gereğini yapacak. Değilse, uydu onu ele verir.
Gümrükler de öyledir.
Bizimkilerde daha hâlâ “al gülüm ver gülüm” sistemi cari iken, Avrupa gümrüklerinde her şeyi makine yapıyor, işlemin tamamsa hızlıca geçersin.
Memurun bu arenada keyfi bir işlem yapmasına teknik araçlar müsaade etmez.
Tapu dairelerimizin hali ortada.
Her seferinde numaraları alınan paralarla yakalanan görevliler yüz karası.
Ülkemizin en denetimsiz kurumlarından birisi de yargıdır.
Duruşma salonlarına hele bir kamera yerleştirin de neler olup bittiğini seyredin.
Geçenlerde Ankara’nın organize suç örgütlerine bakan mahkemesindeki davamız saat 10’da idi.
Gittik, 12’ye kadar bekledik.
Dediler ki duruşmalar saat 14’e kaldı.
Eyvallah...
Saat 15.30’da başladık. Hava bunaltıcı, kalabalıktan nefes zor alıyoruz.
80’e yakın sanık...
Saat 19’a kadar iki tutuklu dinlenebildi...
Vakit geç olduğundan “tutuklu duruşmalar” iki hafta sonraya!
Bir başka yerde, duruşma hakimi, tarafların söylediklerini aynen yazamaz...
Bir başka yerde, duruşma saati 9 der ama hakimler 10’da gelir...
Bir başka yerde, saat 9.20’ye duruşma verilir, yetişeyim diye tık nefes gider bakarsınız ki 38. sıradasınız. Meğerse tüm gıyabi dosyalar aynı saate konulmuş.
Genelde ağır cezalarda UYAP sağlıklı çalıştırılamadığından duruşma sonrasında zorunlu olan tutanaklar taraflara verilemez. Git gel iki gün sonraya...
Sincan Ağır Ceza Mahkemesi’nde duruşma sonrasında dedim ki; “Bu ülkede onbaşının tuttuğu tutanaklarla adalet dağıtılıyor.” Sanık avukatı “Efendim, tutanak tutulsun, işlem yapılsın” demesin mi?
Mahkeme başkanı da tutanak tutmaya başlamıştı ki karşı tarafın hakaretimsi sözlerini de geçin dediğimde vazgeçti... Değilse, az kalsın divan-ı harbe gidiyordum.
Sonra ne göreyim, mahkemenin arkasındaki panoda “Adalet Devletin Temelidir” diye yazıyor.
O zaman anladım ki mülkün temeli olan adalet gitmiş, yerine onbaşının temsil ettiği devlet gelmiş.
Yani Napolyonculuk...
Öyle olunca da haklı olarak her meslek Napolyon olmak istiyor, denetlenmek istemiyor.
Anayasa kitapçığı, mahkemelerin aleni olduğunu söylemiyor mu?
Alenilik demek, duruşma salonlarına sıkışarak cep telefonlarını susturup kürsüdeki hakimin sıkıntılarını seyretmek demek değildir.
Alenilik, dışarıya ekran koyacaksınız...
İnternetten duruşma safahatlarını rahatlıkla izleyebileceksiniz...
Duruşma esnasında yapılan işlemler tutanaklardan önce kameraların hafızalarına görüntülenecek ki istendiğinde bu kayıtları ilgililer didik didik inceleyebilsinler. O zaman kimin kaliteli, kimin kalitesiz olduğu açığa çıkar. Türkçesi yargılamalar aleni olur. İşler hızlanır...
Yetersizler ele gelir, herkes yaptığına dikkat eder...
Şimdiki manzaralarda duruşma salonlarında göstermelik mikrofonlar var, ama hiçbirisi çalışmaz.
UYAP var, ama doğru dürüst çalıştırılmaz...
Bağımsız yargı, tarafsız hakimler...
Mahkeme kapılarında çile çeken vatandaşlar...
Ömür biter, davalar bitmez...
Meslek kuruluşu olan Barolar Birliği bu işleri bilmez, görmez, duymaz.
Eski hesap, uyu uyu yat uyu!
(*) Emekli Hakim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.