Değeri anlaşılmayan bir futbol emekçisi; Faruk Atalay..

Değeri anlaşılmayan bir futbol emekçisi; Faruk Atalay..

Bir anlamlı söz vardır.. Ünlü düşünür Eflatun’a atfedilir.. Eflatun da kimilerine göre Sokrat’tır.. Bir diğer ismi ise Plüton’dur.. Herneyse..
Hikâye bu ya; Eflatun ya da Sokrat, güya annesiyle doğmadan önce konuşmuş.. “Anneciğim, benim için korkuya kapılma!.. Besleyemem, bakamam diye kederlenme!.. Doğur beni.. At bir çöp sepetine.. Şans, talih, gelir beni bulur!..”
Bu sözü biraz daha açarsak ve eskilerin tabiriyle konuşursak; “Kısmetin varsa gelir Hint’ten Yemen’den.. Kısmetin yoksa ne gelir elden!..”
Şimdi durup dururken bu da nereden çıktı diye düşünenleriniz olabilir..
Anlatayım..
Galatasaray’ın 2000’li yılların başlarında fırtına gibi esen o meşhur tertibini bilmeyeniniz yoktur..
İngiliz devi Arsenal’i devirerek UEFA Kupası’nı almış, ardından da Real Madrid’den Süper Kupa’yı söke söke koparmış Galatasaray’ı kim bilmez ki..
Bilmek için ille de Galatasaraylı olmaya da gerek yok.. Kalbi bu ülke için çarpan herkesin bu başarıdan memnun olmaması da zaten düşünülemez!..
Evet, o ‘Süper Kupa’lı şampiyon tertibin içerisinde bir genç vardı..
0 zamanlar 17-18 yaşlarındaydı..
Kim miydi?..
Faruk Atalay isminde birisiydi..
Yenibosna’nın çocuğuydu.. Trabzon’un 0f ilçesindendi.. Ancak o Trabzonlu bir ailenin evladı olduğu kadar, bir İstanbul çocuğuydu da..
Saygılı, efendi ve ayaklarına topun yakıştığı bir gençti..
15 yaşında profesyonel oldu Faruk!..
17 yaşında da Ümit Milli Takım’ın kaptanıydı..
Genç yaşına rağmen Galatasaray gibi bir camiada altyapıdan gelerek A takıma kadar yükselmek kolay değildi elbet!..
Emre Belözoğlu’nun İtalya macerası başladığında, Faruk’u takip eden Galatasaray’lılar; “Bundan sonra Galatasaray’ın yeni Emre’si Faruk olacak” demişlerdi.. Ama genç futbolcunun yetişmesinde hayli payı olan Fatih Terim Hoca, sebebi nedendir bilinmez bir şekilde Faruk’a sırt çevirdi.. Antrenmanlarda en çok çalışanların başında gelmesine rağmen, çocuğu maçlarda oynatmadı.. Çeşitli mazeretler üreterek genç futbolcunun çok sevdiği Galatasaray’ından kopmasına neden oldu..
Galatasaray’ı takip edenler bilir.. 2003 sezonunun devre arasında Sarı-Kırmızılı ekip İspanya’ya kampa gitmişti.. Genç futbolcu kampa götürülmeyince Faruk için artık “Elveda Galatasaray” demenin vakti gelmişti.. Avrupa’nın bazı takımları kendisiyle ilgileniyordu.. 0 da Avusturya’ya transfer oldu.
SV Pasching Kulübü’ne..
0rada kısa kaldı.. Sebebi ise Belçika takımları istiyordu kendisini.. Sonunda transfer gerçekleşti ve Faruk’un Belçika’daki takımı Anvers olmuştu.. Anvers’te başarılı maçlar çıkardı Faruk!. Öyle ki; Anversli taraftarlar, Faruk’u “Yılın futbolcusu” seçtiler.. Derken, bu sefer Stardart Liege düştü Faruk Atalay’ın peşine!. Ama Anvers, bonservis ücreti olarak oldukça fazla para isteyince bu nikâh gerçekleşmedi..
Ardından da futbolcu yetiştirmesi noktasında Belçika futbolunun lokomotifi sayılan Royal Excelsıor Molıscron (Moeskroen) Kulübü’ne transfer oldu genç futbolcu!.. Bir süre sonra ise Türkiye’ye döndü..
Faruk, futbol hayatı müddetince çok takım değiştirdi.. Galatasaray’da oynarken Diyarbakırspor’da ve Bursaspor’da kiralık olarak oynadı.. Özellikle Yeşil-Beyazlı takımda unutulmaz maçlar çıkardı.. Bursa’da çok sevildi..
Yozgatspor’da da forma giydi Faruk.. 0rada top koştururken çapraz bağları koptu.. İşin enteresanı, Faruk’u, ilk gözünü açtığı takım olan Galatasaray’ın doktorları iyileştirdi.. Ardından Kasımpaşa’nın ilk Birinci Lig’e çıktığı kadroda da yer aldı ancak sakatlıktan yeni çıktığı için pek faydalı olamadı..
Faruk’un futbol hayatında Elazığspor, İstanbulspor ve Karagümrük takımları da yer aldı.. Ancak bu takımlarda da bulunması kısa metrajlı oldu..
Netice-i kelâm; futbolumuzun Evliya Çelebi’si Faruk Atalay, son olarak Mersin İdman Yurdu takımındaydı..
Evet, değerli dostlarım.. Son gördüğümüzde ise Faruk şampiyonluk kupasını kaldırıyordu.. Arkadaşlarıyla birlikte 2008-2009 sezonu sonunda Mersin İdman Yurdu’nu Bank Asya 1 Lig’e taşımanın mutluluğunu yaşıyordu..
0, şimdi şampiyon bir takımın futbolcusu ve Mersin’de çok seviliyor..
Kariyerinde 140 defa “Milli” olmuş futbolcu unvanını taşıyan Faruk Atalay’ın henüz 18 yaşlarındayken Barcelona’nın transfer listesinde olduğunu biliyor musunuz?..
Evet, Katalan ekibi, genç Faruk’u İspanya’ya götürmek için hazırlık yapa dursun, Faruk talihsiz bir sakatlık geçirerek Nou Camp’ta ne yazık ki boy gösteremedi..
Galatasaray’da oynayan gelmiş geçmiş en büyük santforlardan biri olan Mario Jardel’in televizyonda bir demecini dinlemiştim..
Yanılmıyorsam, bir Şampiyonlar Ligi Ön Eleme maçı sonrasıydı.. Rakip de İrlanda veya İskoçya takımlarından biriydi.. Jardel’in o müsabakada Faruk’un yaptığı kavisli muz ortaya attığı nefis bir kafa golü vardı.. Maç sonrasında Jardel şöyle diyordu: “Takımda Faruk gibi iyi orta yapan biri olursa, bize de gol atmak düşer!..”
Faruk, İstanbul’a geldiğinde bana mutlaka uğrar..
Sohbet ederiz.. Anlatırız.. Beyefendiliği ve saygısı aynen eskisi gibi..
Bir keresinde sordum; “Neredeyse 15 yıla yakın bir futbolculuk hayatın var, seni şu ana kadar en çok etkileyen futbolcu kim oldu?..”
“Tek kelimeyle söyleyeyim ki Hagi..” dedi.. Devam etti; “Galatasaray formasını giydiğim süre zarfında Hagi’den çok şey öğrendim!..”
Evet kıymetli okurlarım; bugün sizlerle, büyüklerine saygılı, küçüklerine şevkatli ve de inançlı bir usta futbolcunun hayatından kesitler sundum..
Faruk Atalay kardeşime başarılar diliyorum..
İnanıyorum ki Faruk, Türk futboluna daha uzun yıllar hizmet edecek..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi