Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Söyleyin bakalım askeri kim yıpratıyor?

Söyleyin bakalım askeri kim yıpratıyor?

Askeri yıpratma olayı 28 Şubat sonrasında gündeme gelen bir hadisedir. Doğrudan halkın kendisine yapılır da, kimseler kendi yaptıklarını görmek istemezler.
Ne zaman bu milletin tankları Sincan sokaklarında halka karşı yürütüldüyse, ne zaman namazlı ve de eşleri kapalı olan subaylar yargısız infaza tabi tutularak ordumuz saflarından atıldıysa o günden beri askeri yıpratma olayı gündemdedir.
Kim yıpratıyor, bu peygamber ocağı dediğimiz askeri?
Sorumlu tutacağımız kesim; oğlunun merasim törenine başı kapalıdır diye sokulmayan anneler mi, yoksa % 80’i başörtülü olan halkını o garnizonlardan içeri sokmayanlar mı?
Veya şöyle diyelim.
Benim oğlum Tunceli gibi bir yerde dağ komandosu olarak askerliğini yapar, ama annesini Ankara Akıncı 4. Jet Üssü’ndeki bir sünnet düğününe yetkililer başı kapalıdır diye almazlar.
Nasıl iş?
Ben seve seve evladımı vatanıma veririm, sen ise eşimin başında örtü var diye bizi askeri lojmanlara bile sokmazsın...
Yıllarca bu ülkede kamu görevi yapan bir hakimim, karşıma gelen kim olursa olsun “Eteğini şöyle uzatacaksın, saçını başını şöyle yapacaksın, değilse senin işine bakmam” demedim.
Diyemem de...
Yasal olarak diyemem, inancım gereği diyemem...
Ama askeri tesislerde kurallar bir başkadır...
Bu uygulama keyfilik mi taşıyor, yoksa ucuzundan kahramanlık mı?
Söyleyin de tarihin bir köşesine yazalım.
“Yok efendim, başörtünü tavşan kulağı gibi bağlamazsan seni içeri alamayız.”
Hem de öylesine komik bir teklif ki ördek gibi bağlarsan kabul değil, ille de tavşan!
Bir de füzeye benzettikleri toplu iğneler de çıkacak!
O zaman şu tablo kendiliğinden ortaya çıkmaz mı?
Madem sizler yetki alanlarınızda başörtülülere dayatıyorsunuz, o halde bizler de yetki alanlarımıza giren sahalarda açıklara dayatacağız:
“Ya eteğinizi uzatırsınız, ya da işinizi yapmayız!”
Tabii ki olmadı, ama kimileri toplumu o tarafa doğru itmek için gayret sarf ediyor.
Olsun istiyor.
Hikayeye bakın.
Akıncı 4. Jet Üssü’nde görevli bir tanıdığın sünnet düğününe davetliyiz.
Balgat’tan 20.30’da hanımımla birlikte kalktık gittik.
Lojmanların girişinde durdurdular...
“Emir var, hanımefendi başındaki örtüyü tavşan kulağı gibi bağlamazsa içeri alamayız.”
Hey Hitler!!!
Gerçekten şaşırdım.
Bizi davet eden müvekkilim telaşta... Misafirini içeri alamadığından mahzun, üzgün...
Hanım tavşan olmak istemez.
Karşımızdaki görevliler çaresiz.
Dedim ki “Bakın biz sizin ne eşinizin, ne de çocuklarınızın kıyafetlerine karışmayız, siz neden örtülülere karışırsınız? Hem de bu tip bir müdahale yanlıştır...”
“Emir öyle” dediler!
Nasıl emirse, eşimin başındaki örtüye karışıyor da, beline kadar çıplak gezenlere söyleyecek hiçbir şey bulamıyor?
Neticede, o akşam hem görevlileri zora sokmayalım, hem de daha fazla rencide olmayalım diye nizamiyenin kapısından dönmek zorunda kaldık.
Böylece sünnet düğününe iştirak edemedik.
Düşünün ki devletine, milletine yıllarını veren bir emekli hakimi aynı devletin askeri, eşi başörtülüdür diye askeri lojmanlardaki kafeteryaya almıyor.
Göğsüm kabardı doğrusu!
Kendi ülkemizde, kendi bayrağımızın altında tabi tutulduğumuz muameleye bakın.
Saçımızı başımızı ağarttık, ama saplantı haline gelen ideolojik birtakım kafalar bizi potansiyel suçlu gibi gördüler. O anda ben suçluyum, eşim suçlu!
Öyleyiz ki nizamiye bizi içeri almıyor...
İnan ki kahroldum...
Oradaki görevlilerin gözlerinden, davranışlarından çok şeyleri okuduğumdan onlara dedim ki “Bakın, ben bu kapıdan geri döndürülüyorum ama biz yine de askerimizi, vatanımızı, bayrağımızı canımız kadar severiz...”
Onlar da dertliymiş meğer:
“Bizim de annelerimiz geldiğinde tavşan olmadan içeri giremiyorlar.”
“Kötüler” dedim.
“Onlar bir gün mutlaka yaptıklarıyla baş başa kalacaklar.”
“Biz bugün başımızı yere eğerek geri döneriz ama, yarınlarda torunlarımız başları dik ve de mağrur bu kapılardan içeri girecekler, bunu hiç kimse unutmasın.”
İşte böyle sayın yetkililer...
Askeri kimin yıprattığı bu anlamsız uygulamadan anlaşılmıyor mu?..
(*) Emekli Hakim

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi