AK Parti-BBP yakınlaşması?..
Hafta sonu Alanya’daydık. Büyük Birlik Partisi’nin 15. kuruluş yıldönümünü kutlamak ve yerel seçim stratejisini belirlemek için düzenlediği programın son iki gününü tâkip ettik.
Parti’nin “dışarıdan nasıl göründüğüne” dair bir de konuşma yaptık…
Programı değerlendirmek gerekirse:
BBP’nin genel merkez yöneticileri, il ve ilçe başkanları “yüzde birbuçuğu geçememenin” verdiği sıkıntıyı açık etseler de…
Doğru yerde durmanın, her sıkıntılı dönemde isabetli ve cesur tavırlar sergilemenin karşılığını bir gün mutlaka alacaklarını söylüyorlar…
Olabilir.
•
BBP’nin “sahip olabildiği oy oranlarının” çok ötesinde bir ağırlığı var… Genel Başkan Muhsin Yazıcıoğlu’nun çoğu açıklaması medyada geniş yer buluyor… özellikle “kritik dönemlerde” onun ne diyeceği, nasıl bir tavır koyacağı dikkatle tâkip ediliyor…
Yine çok dikkat çekici; Siyasetin sağı ve solu, Yazıcıoğlu’na saygıda kusur etmemeye büyük özen gösteriyor…
Yüzde birbuçukluk bir partinin etkinliği değil bu…
“BBP felsefesi”nin çoğu siyasi oluşumlarda “uzantıları” var. Bu parti, rüzgâr estirmeyi başardığında geniş bir yelpazeyi kucaklayabilir. Bugüne kadarki dik, dengeli ve dürüst duruşu, düzgün imajı, bu imkânı sağlıyor ona.
•
Milletten teveccüh görmeyi ziyadesiyle hak ettiklerine inanan bu partinin yöneticileri, “Buna rağmen niçin bir türlü oy patlaması yapamıyoruz?”un cevabını bulmaya çalıştılar bir hafta boyunca…
Bu soruya cevap arayanlar genellikle “para” meselesini gündeme getiriyorlar…
Siyaset para işi…
“Yarım ekmek arası döneri veren oyu götürüyor”,
“Milyar doları dökmeyen, başarılı olamıyor” gibi düşünceler…
Bunlarda doğruluk payı var elbette… Ben; sıralamaya gerek görmediğim bazı “biçimsiz isimlerin vitrine yerleştirilmesinin” de “sandık başarısızlığına” bir ölçüde etki yaptığını düşünüyorum.
•
Evet… Alanya’ya ilişkin birkaç notu bu şekilde aktardıktan sonra…
Esas üzerinde durmak istediğim meseleye geleyim: BBP programında Sayın Yazıcıoğlu ile uzun uzadıya sohbet imkânı buldum…
Merak ettiğim; “üç buçuk saatlik Almanya yolunda Başbakan’la neler konuştukları”ydı…
Malûm; Yazıcıoğlu, Alman ırkçılarının Türkleri yakarak katletmesinin hemen ardından THY uçağıyla Almanya’ya gitmeye hazırlanıyordu ki…
Başbakan’dan “Birlikte yolculuk yapalım” teklifi geldi.
BBP lideri, Almanya’daki “taziye” ziyaretlerini kısa süre içinde tamamlayıp bir başka programa yetişmek mecburiyetindeydi…
Başbakan’ın uçağını beklemesi, programını aksatacaktı… Bundan dolayı, Sayın Erdoğan’a sebebini belirterek “olumsuz” karşılık verdi.
Lâkin… Yoğun sis, Yazıcıoğlu’nun sabahın beş buçuğundaki uçağının kalkmasına izin vermeyince…
Başbakan’ın özel kalemine “Nasılsa erken gitme işi yattı. Almanya’ya Sayın Başbakan’la birlikte seyahat edebiliriz” mesajını gönderdi.
Birlikte seyahat de, işte böyle “yoğun sis”in vesile olmasıyla gerçekleşti…
üç buçuk saat boyunca… Acaba ne konuştular?..
Sohbetin bir yerinde, sayın Yazıcıoğlu’ndan “görüşmenin ana hatlarını” anlatmasını talep ettim.
“Konuştuklarımızı paylaşmam doğru olmaz. Şu kadarını söyleyebilirim ki, Türkiye’deki bütün tartışma konularını ele alma fırsatımız oldu” karşılığını verdi.
“Yararlı oldu mu?” dedim.
“Oldu ama bu yararların neler olduğunu sorarsanız cevap veremem” cevabı geldi…
Durmak yok, yola devam:
-Sayın Başbakan başörtüsüne ilişkin gayri hukuki açıklamalardan ne ölçüde etkilenmiş?
-Bu adamların çıkışları hakkında neler düşünüyor?
-Anayasa Mahkemesi üyelerinin muhtemel tavırları hakkında nasıl bir tahmini var?
-Sayın Büyükanıt’ın tavrını nasıl değerlendiriyor?..
Vesaire…
Bütün masum sorularım karşılıksız kaldı ne yapayım…
Malzeme çıkartma gayretimiz filan bir yana…
Biraz daha geniş ve faydalı bir pencereden bakacak olursak…
Hani ortada öyle somut bir gelişme yok da…
Tamamen zihin egzersizi: “AK Parti-BBP yakınlaşması nasıl olur?..”
BBP’nin “özgül ağırlığından” bahsetmiştik…
Malûm, 28 Şubat sürecinde ortaya koyduğu tavırla gündem belirleyen ve gelişmelerin daha da vahim bir hal almasını engelleyen devlet adamlarının başında geliyordu, Yazıcıoğlu…
O gün altın tepsi içinde sunulan bütün teklifleri geri çevirerek, “darbe kışkırtıcılarına” tepki gösteren Yazıcıoğlu, bugün de aynı noktada.
AK Parti’nin bazı politikalarına şiddetle karşı çıkmakla birlikte, “Başörtüsüne özgürlük” çabalarına destek veriyor…
MHP, tavrını ancak seçimlerin yapılmasından sonra değiştirirken.. BBP, Abdullah Gül’ün Köşk’e çıkmasını engelleyen güçlere başından beri karşı çıktı.
O tuhaf 27 Nisan Muhtırası’na verilen en sert cevabın altında da Yazıcıoğlu imzası vardı.
Bugün iktidar partisinin bir mücadele verdiğini görüyoruz…
BBP, bu mücadeleyi “belirli alanlarda” desteklemekte…
Başbakan Erdoğan, BBP liderinin hiçbir talepte bulunmaksızın demokrasi ve özgürlüklerin yanında yer almasını çok takdir ettiğini dost sohbetlerinde dile getiriyor…
Dahası, MHP’nin “ne zamana kadar özgürlük mücadelesinin içinde yer alacağına” dair kuşkularını da çeşitli ortamlarda ifade ediyor…
AK Parti yönetimi de tabanı da, BBP’yi (En azından MHP’ye nispetle) kendisine yakın görmekte… Ve güvenmekte!..
Uzatmadan, şunu diyorum ki; BBP’nin güçlenmesi Türkiye’nin yararınadır… AK Parti’nin ise zararına değildir…
üç buçuk saatlik Erdoğan-Yazıcıoğlu seyahati, anladığım kadarıyla “demokrasimizin” arzu ettiği “yakınlaşmayı” vaat etmiyor…
AK Parti ve BBP yönetimlerinde de, öyle çok dikkat çekici bir yakınlaşma ya da “hayırda işbirliği” arzusuna şahit olmadım…
AK Partililer, Yazıcıoğlu’nun belli konulardaki tavırlarını takdirle karşıladıklarını belirtmekle yetinirken…
BBP’liler; “Biz bunları ‘AK Parti beğensin’ filan diye yapmıyoruz. Biz her durumda, özgürlüklerin ve demokrasinin yanında tavır alırız. Milletin hayrına iş yapan kim olursa olsun destekleriz” diyorlar…
İşte bu…
Açık çek: “AK Parti hayırlı adımlar attıkça, BBP destek verecek!..”
Ya AK Parti’nin desteği… O nasıl olabilir?..
Mesela; Yazıcıoğlu’ndan gelen her teklife öncelikle kulak verirse Sayın Başbakan…
Ve bunlardan bazılarının kanunlaşmasını sağlarsa.. Bir nevi destek olur!
Mütekabiliyet!..