İrtica belgesi ve Genelkurmay'ın tavrı
Askeri savcılığın kararı kimseyi tatmin etmedi. Aksine, belgenin gerçekliğine dair kanaatleri kuvvetlendirdi.
Belge ortaya çıktığında Genel kurmay basit bir açıklama yapsaydı, olay bu noktalara gelmezdi.
Başbuğ, belge karargahta hazırlanmadı diyor.
Farz edelim ki hazırlanmadı. Belgenin başka bir yerde hazırlanmış olması olayın vahametini ortadan kaldırmaz. Belgenin nerede hazırlandığı kadar, belgenin varlığı, mevcudiyeti önemlidir.
Ortada bir belge var. Biz hazırlamadık demekle mesele bitmiyor.
Asıl sorun belgenin muhtevasına katılıyor musunuz, katılmıyor musunuz sualidir.
Başbuğ Taraf gazetesinin yayınından sonra, kamu oyu önüne çıkıp, bu belgenin muhtevasına katılmıyoruz. TSK’nın herhangi bir parti ile problemi olamaz. Bütün partilere aynı mesafedeyiz. Türkiye hükümetlerinin hepsi bizim hükümetlerimizdir. Şu veya bu cemaatle mücadele etmek bizim görevimiz değildir. Yasal sınırlar içinde kalan tüm sivil toplum örgütlerine saygı duyarız deseydi, bu mesele aynı gün kapanır, münferit bir olay olarak idrak edilir, unutulur giderdi.
Başbuğ,bunların hiç birini söylemedi. Sadece demokrasi düşmanları TSK’da barınamaz diyerek, askerin demokrasiye bağlılığına vurgu yapmakla yetindi. Böyle bir vurgu’nun mezkur ifadeleri de içerdiği iddia edilebilir. Ben aynı kanaatte değilim. Demokrasiye bağlılık gibi yuvarlak bir ifade yerine, AKP ve Gülen cemaati TSK’nın hasmı değildir. TSK hiçbir vatandaşını siyasi görüş, dini inanç veya etnik kökeninden dolayı hasım kabul etmez deseydi mesele kapanır, tartışmalar kurumları yıpratan bir noktaya gelmezdi. Çünkü cemaatlerle mücadeleyi demokrasinin gereği gibi gören kesimler var. AKP’yi legal-illegal her yollarla alaşağı etmeyi meşru gören, üstelik bunu demokratlık olarak kabul eden çevreler var. Onun için demokrasi vurgusu ile irtica belgesinin içeriği bertaraf edilmiş olmaz. Ne AKP ne de Gülen cemaati benim düşmanımdır, gibi net bir ifade problemi büyük oranda çözmeye yeterdi.
Ama bu yapılmadı.
Yapılmadı çünkü birkaç ay önce harp akademilerinin açılış konuşmasında TSK’nın cemaatlerle mücadelesi sürecek diyen İlker Başbuğ’dan başkası değildi.. Belge ortaya çıktıktan sonra çark etmek asker duruşuna yakıştırılmamış olacak ki, böyle bir ifade kullanmaktan özenle imtina edildi. Karargahla ilgili tereddütlerin sebebi de budur. TSK’nın cemaatlerle mücadelesi sürecek sözü, belgede Gülen cemaatine dönük akıl almaz iddialarla birleşince ortaya –belgenin doğruluğuna- dair kuvvetli bir algı çıktı. Yani genel kurmayı eleştirilerin odağına yerleştiren ele geçirilen belgeden çok, daha önce yapılan açıklamaların muhtevasıdır.
Belgenin sahibi er geç ortaya çıkacaktır. Önemli olan TSK’nın AKP ve Gülen meselesinde ne düşündüğüdür. TSK eğer ben bu belgenin AKP ve Gülen cemaatine dönük tavır ve duruşundan beriyim diyorsa problem yok. Bu belgeyi ben yazmadım ama, AKP ve Gülen cemaati için benzer düşüncelere sahibim diyorsa o zaman problem büyüktür.