Bastonuyla panzerlere yürüyen Uygur anası
Çinli askerler etten bir duvar örmüş. Önlerinde panzerler. Dünyanın en kalabalık ordusu tüm gücüyle gövde gösterisi yapıyor. Zaten esaretten farksız dünyalarını daha da kuşatmak, hayatları kelepçelemek için binlerce asker meydanları kuşatmış. Bu askerlerin tek işlevi Müslüman Uygurların kendilerini savunmalarını engellemek. Arkasında dünyanın en büyük baskı rejiminin ordusunu alan kışkırtılmış Çinliler binlerce yıldır bu topraklarda yerleşik Uygurları toptan temizlemek için sanki bu etten duvarın arkasında fırsat gözlüyor.
Meydanda tek başına bir kadın. Bir elinde bastonuyla yılların yükünü taşıdığı yaşlı bedeniyle ağır ama kendinden emin şekilde ilerliyor. Başörtüsü ve kıyafetiyle Müslüman bir Uygur anası… Binlerce yıldır atalarının yaşadığı, medeniyet kurduğu toprakların sahibi olmanın özgüveniyle panzerlere doğru ilerliyor…
Bu fotoğrafın Doğu Türkistan'ı anlamlandırmada sembolik değeri son derce yüksek… Erkekleri katledilen, hayatta kalanlarının toplanarak bilinmeze götürüldüğü bir çatışma ortamında dünyaya verilen bir mesaj. Çığırtkanlıktan uzak, mazlum ve haklı. İmanla haklı olmanın, haksızlığa uğramakla asaletin aynı anda temsil edildiği bir davanın sembolü, bu yaşlı Uygur kadının panzerlere karşı bastonuyla yürüyüşü olabilirdi. Yeterince güçlü olmasa da haklı.
Doğu Türkistan Çin esaretini hiç bir zaman kabul etmedi. Yenik düşse de pes etmedi. Müslüman kalarak özgürlüğünü korumak için onlarca kez isyan etti…
Bastonuyla yürüyen başörtülü bu kadının resmini hafızalara iyi kazımak gerekir. Özgürlük aşkıyla inanç, cesaretle beraber kuşatılmışlık ancak böylesine tek kare fotoğrafa sığdırılabilirdi…
Çin her ne kadar terör eylemi diye yaftalasa da, özellikle 11 Eylül'den sonra bu söylemi İsrail gibi sonuna kadar istismar ederek Müslüman Uygurları topyekün cezalandırmak için daha da pervasızlaşsa da Doğu Türkistan'daki özgürlük ateşinin kolay kolay sönmesi beklenmemeli… Çünkü orada, başka Orta Asya toplumlarında nadir görülen bir tarihi, sosyolojik farklılık var. Medeniyet kurmuş bir toplumun dili, kültürü, toplumsal yapısıyla direnişi söz konusu...
Doğu Türkistan'da iki medeniyet karşı karşıya gelmiş durumda. Olay sadece işgalci bir yönetimin zayıf bir halkı sömürgeleştirmesi, toprağını işgal etmesinden ibaret değil. Çin uygarlığının tarihi derinliğinin materyalist yorumuyla küresel güç olarak çıkmaya hazırlanırken farklı bir medeniyetin yani İslam medeniyetinin temsilcisi, tarihi anlamda da en verimli birikimine sahip bir halkı asimile etme çabasıyla karşı karşıyayız.
Çin, etnik farklılıklardan çok büyük Çin uygarlığının içinde farklı kültürleri eriterek bir ulus inşa etmeye çalışıyor. Buna direnen en büyük unsur da Uygurlar. Bu direnişi her ne pahasına olursa olsun kırmaya çalışıyor Çin'in. Güneyden getirttiği büyük Han soyundan Çinlilerle demografik dengeyi alt üst etmeye çalışıyor. Mesela Uygur kenti Urumçi artık büyük oranda Çinli nüfusun işgali altındadır ve Uygurlar birkaç gettoya sıkışık halde varlık mücadelesi veriyor. Uygur ve diğer Müslümanları kültürel olarak asimile etmek, camileri bile kapatarak İslam'ın izini silmek, Uygur dilinin unutulmasını sağlayacak biçimde sosyal hayattan elimine etmek günlük uygulamanın parsçıdır. Varoşlara itilmiş Uygurları sosyoekonomik olarak ezerek soluksuz bırakırken bunları da acımasız askeri yöntemlere başvurarak gerçekleştirmek..
Uygurlar daha geniş anlamda Doğu Türkistan, gelecekte karşılaşacağı ve baş etmesi gereken bu sorunlar karşısında destek olacak çok güçlü siyasi ve ekonomik imkandan mahrum ne yazık ki..
Gelecek dönemde Çin'in uluslararası düzeyde izleyeceği İslam politikası Doğu Türkistanlıların geleceğini önemli ölçüde belirleyecek. Çin içeride İslam'ı bastırırken dışarıda İslam dünyasıyla yeni bir başlangıç yapmaya çalışıyor. Amerika'nın hegemonik hedefleri karşısında bunu dengelemek isteyen İslam ülkeleri ister istemez Çin'le yakınlaşacaktır. Bu denge sadece askeri boyutta değil aynı zamanda ekonomik anlamda bazı ülkeleri zorluyor…
Amerika'ya karşı küresel ittifak oluşturmak isteyen Çin'in de İslam dünyasına ihtiyacı var. Pakistan'dan Sudan'a kadar uzanan alan aslında iki büyük gücün kapışma alanıdır.
Bu süreçte Çin'in bir şekilde zaaflarını ortaya çıkarmak isteyecek olan Amerika'nın elindeki en büyük koz Uygurlar olacaktır. Uygurları Çin'i köşeye sıkıştırmak için kullanmak isteyecek olan ABD'nin Doğu Türkistan'ın derdine ne kadar deva olacağını tahmin etmek güç değil. İslam dünyasıyla yakınlaşan, askeri ve ekonomik olarak destek olan Çin'in de Doğu Türkistan konusunda zaten isteksiz, iradesiz ve güçsüz olan Müslüman ülkeleri ikna etmesi güç olmayacak. Bunun en somut örneği Pakistan'la kurduğu geleneksel ilişkide gözlemlenebilir.
Bir yanda Amerika'nın Çin'i köşeye sıkıştırmak için Uygurları kullanması diğer tarafta onu dengelemek için Çin'e yakınlaşan Müslüman ülkelerin çelişkisi arasında kalan mazlum bir halktan söz ediyoruz. Anadolu'da açılan parklara verilen Doğu Türkistan isminin bile kaldırılmasında etkili olan bir Çin politikası karşısında Uygurları gerçekten zor bir dönem bekliyor.
Bu açmazı kıracak tek umut bastonuyla panzerlere karşı yürüyen Uygur anasının yüreğindeki özgürlük aşkı olsa gerek…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.