Yol, şehir ve metal soğukluğu
"Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan”… Onuncu Yıl Marşı'nın aklımda kalan nadir mısralarından biri. Yani Cumhuriyet elitinin bir tür milli marşından. On yıllık başarı öyküsünü dillendiren bu sözler devrimlerin alamet-i farikası sayılan ilerleme mitosuna bir övgüydü.. O dönemin gözle görülür teknolojik yatırımların en önemlisi herhalde Osmanlı'dan kalma demiryollarına ilave hatların açılmasıydı. Yurdu dört baştan olmasa da örülen demir ağların temeli Osmanlı döneminden mirastı, tıpkı pek çok sanayi tesisi gibi.
Bayram öncesi ve bayram sonrası memleketi çepeçevre saran asfalt yolların görünümü bu sloganı hatırlatıyor. Tüm yollar araba kuyruğunun oluşturduğu metalik parıltıyla göz kamaştırıyor! Şehirler boşalıyor, yollar adeta kesintisiz metal zincire dönüşüyor. Demiryolları olduğu gibi duruyor, onun yerine karayolları her köşeye ulaşıyor. Artık otobanlarımızın uzunluğu ile övünüyoruz. Otoban olmasa da bölünmüş yolların gitmediği köşe kalmadı memlekette. Tüm memleket sathı adeta asfaltlandı. Siz ne kadar kaçarsanız kaçın asfalt yollar demir yoluna dönüşüyor bayramlarda, tatillerde... Bayramlar nasıl tatilleşti ise yollar da metalikleşti.
Asfaltın yapışkan sıcaklığında ilerleyen kesintisiz bir metal zincir... Milyonlarca insan şehirleri boşaltıp özel araçlarıyla yollara dökülüyor her yıl. Asfalt yolları demir yoluna dönüştürüyor kesintisiz araba zinciri.. Bir İngiliz gazetesi, ülkesinde ara sıra oluşan bu görüntüye “metal yılan” tabirini kullanmış. Kıvrım kıvrım uzayıp giden metalik, soğuk araç kuyruğu... Madem ki bu yolun sonu demiryoluna çıkacaktı baştan neden trenle yolculuk yapacak bir altyapı kurulmadı? “Madem asfaltları demiryoluna çevirecektik bunca emeğe ne gerek vardı” diyor içimdeki ironi hırsızı.
Araba Sevdası edebiyatımıza girdiğinden beri otomobile karşı ne denli zaafımızın olduğunu söylemeye gerek yok. Artık şehirlerin nabzı araç trafiğine göre atıyor. Şehirlerde hayatın ritmi araç trafiğinin yoğunluğuna göre ölçülüyor. İnsan şehirden kovulmuş sanki…İnsanın yaşamadığı ama salgıladığı egzoz dumanlarından hayatın nabzının tutulduğu şehir anlayışımız var artık. İnsanlarla beraber insanlık da şehirlerden kovuluyor… En azından şehrin hayat alanları metal soğukluğunun parıltısı ile zincirlerinin hareketliliği ile ölçülüyor. Şehirleri boşaltan araçlar, şehre geri dönmeye başlayan araç zinciri sayesinde hala orada insanların olup olmadığını kavrıyoruz.
Yurdun en kılcal damarlarına kadar uzanıyor metal zinciri. Kıvrım kıvrım uzayan yollar değil, kıvrım kıvrım uzayan soğuk metal zincir… Onuncu Yıl Marşı'nda söylendiği gibi gerçekten memleket demir ağlarla örülmüş müydü? Nereye kadar uzandığı belli demiryolu ağlarına marş yazanlar memleket sathının asfaltlanmasına hangi marşları yazardı acaba? Marşlar ve yollara bakarak nereden nereye gelemediğimiz hakkında fikir sahibi olabiliriz artık.
Demiryolunun gelişmesinin Türkiye'de bir rejim meselesi kadar önemli olduğunu düşünmüşümdür. Demiryollarını geliştirme iradesini gösterebilen bir siyasi anlayış, pek çok bağımlılık zincirini kırabilirdi. Aksi takdirde trajik biçimde kendi trafik zincirini örer. Romantizme, nostaljiye hiç gerek kalmadan çok basit bir hesapla neden böyle düşündüğümü sıralayabilirim. Türkiye'de kara yoluna dayalı taşımacılık pek çok yönden dışa bağımlıdır. Hala tüm motor ve otomotiv sektörü teknolojiden üretime kadar önemli ölçüde dışa bağımlıyız. Otomotiv endüstrimiz montajdan öteye geçebilmiş değildir. Motorlu kara taşımacılığı için gerekli enerji kaynakları önemli ölçüde dışa bağımlı ve memleketin döviz cinsinden ödediği para malum. Kara taşımacılığının birim maliyeti tartışmasız biçimde demiryolundan kat kat pahalı. Ve en önemlisi demiryollarına göre tek kelimeyle can güvenliğinin olmaması... Binlerce insanı asfalt yutuyor adeta... Buna karşılık demiryolunun dış bağımlılık faktörleri kıyaslanamayacak kadar az çok daha ucuz ve güvenli.. Can güvenliği riski kıyaslanamayacak kadar avantajlı.. Hızlı tren küçük ama önemli bir adım. Daha fazla yaygınlaştırılması, yeni hatların açılması ve hepsinden önemlisi otomobile alternatif olacak hız ve hizmet kalitesine ulaşması gerek. Özal'ın “demir yolu komünist uygulama”diye aşağıladığı sistem aslında Türkiye'nin sanayi kapitalizmine bağımlılığından kurtulmasını sağlayacak önemli bir alternatiftir..
Devletin bu bağımlılık zihniyetinden vazgeçmesi gerek. İnsanımızın da araba sevdasından vazgeçmesi gerek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.